Sandık, tabut, siyaset!..

Varsa yoksa siyaset gündemi iyice kuşatmış ülkeyi... Ülke tek bir noktaya kilitlenmiş vaziyette bekliyor; "Sandık!.."

Toplumda AKP ile ilgili "bunlar yine gitmez" şeklindeki kaygılı bir umutsuzluk varken, hiç kuşkusuz önemli bir kesimde de muhalefetteki devinimin tarifsiz heyecanı büyüyor...

AKP'nin 24 Haziran'da kaybedeceğine inanan ağırlıklı bir kesim, "bu iş bu sefer bitti" inancıyla meydanlara koşuyor, muhalefet adaylarını coşkuyla alkışlıyor...

Kimi meydanlar gelecek kaygısı ve "umut" uğruna doluyor ama kimilerinde ise şaşırtıcı bir siyasal hezimetin pörsümüş flamaları da uçuşup duruyor!..

Yandaş medya işte bu "iktidar" mücadelesinde daha da taraf olmak için çırpınırken, yalan ve gerçek, sansür-ambargo kirliliğinde birbirine karışıyor, bir kez daha kandırılmak istenen kitlelerin kafası karışsın diye pervasızca bir taarruz yürütülüyor...

Yalnızca mücadele, kaygı ve umut değil, siyaset gündeminin başlıklarında aynı zamanda bürokrasiyle devletin kritik merkezlerinin yandaşlıktaki vahim eylemleri, duruşları da tartışılıyor...

Yani "alkış" tartışmasında yıpranan "asker"ler, yani Antep'te de olduğu gibi, Akşener'in önüne kamyonla "set" çekmekle suçlanan "vali"ler ve belediye başkanları!!!

Yandaşlık çarkında yaşananlar "devlet" ciddiyeti açısından şüphesiz utanç verici, yurttaşın devlete inancı ve saygısı açısından da kesinlikle kaygı verici...

Ancak yandaş medya ve pervasız bürokrasi gündemi ne kadar değiştirirse değiştirsin, gerçekleri ne kadar örtbas ederse etsin, siyaset gündeminin gerisinde yaşanan çok önemli olaylar da var...

***

Hedefteki karargah!..

Evet; Siyaset kendi içindeki tartışma, kavga, kaos ve sertleşen mücadeleyle kitleler üzerinde etkili olmaya çalışırken, perde gerisinde "devlet", huzur, güven ve "gelecek" adına neler oluyor acaba?..

Ne yapıyor devlet madalyonun gerisinde ve neler yaşıyor acaba devletin uzaklardaki görevlileri?..

Sözün özü çok sarsıcıdır, üzücüdür ancak her açıdan da nettir;

Siyaset "sandık" telaşındayken ne yazık ki şehit "tabut"ları da gelmeye devam ediyor ülkeye...

Amanoslar'da, Hakkari'de, PKK'nın en büyük lojistik desteği sağladığı Lice üçgeninde ve Karadeniz'de değil yalnızca, sınır dışındaki terör mücadelesi de aralıksız sürerken, acı haberler siyasetin karmaşa gündeminin içinde ne yazık ki hızlıca eriyip gidiyor...

Siyaset devleti ele geçirmek, iktidara gelmek için amansızca çırpınırken, yalnızca Suriye'de, Afrin ve çevresinde ya da Kuzey Irak sınırında sürmüyor terörle mücadele...

Can pahasına büyük bir çaba harcanıyor sınırın çok çok ötelerinde... 32 yıl sonra çok şaşırtıcı bir gelişme de oluyor Irak topraklarının önemli bölgelerinde...

Medya çok görmese de ve toplum pek haberdar olmasa da, son günlerde terörle mücadelenin sürdüğü o stratejik alan sıradan, basit bir bölge değil, tam 32 yıldır şiddet pompalanan bir önemli "karargah"ın zirvesi!..

İşte o bölgede iki ay öncesinden başlayan büyük kuşatma, siyasete dalan ve "şehit"leri de pek görmezden gelen medyanın duyarsızlığına rağmen sürüp gidiyor...

Son günlerde sıkça "şehit" haberleri bu yüzden geliyor o bölgeden... Çünkü TSK birliklerinin teröre yönelik kuşatması, PKK'nın "ana karargah"ının da bulunduğu Kandil Dağı'nı bile ablukaya almış halde sürüyor...

TSK birlikleri, Kuzey Irak'ta 22 kilometre derinliğe kadar ilerlemiş ve PKK'nın 30 yılı aşkın süredir "üs" olarak kullandığı Hakurk'tan Bradost'a kadar çok stratejik bir alanda kontrolü tamamen ele geçirmiş...

PKK'nın yıllardır "geçiş alanı" olarak kullandığı bir vadinin kuşatılması üzerine, örgütün Kandil'e olan bağı da önemli oranda kesilmiş, bölgedeki terör hareketliliği büyük darbe almış...

Çünkü TSK'nın kontrol sağladığı stratejik bölge Kandil'e açılan çok önemli bir güzergahı da içeriyor...

Yani, İran'ın da desteğiyle, sırada "Kandil"in zirvesi var...

Önümüzdeki günlerde belki PKK'yla mücadele tarihinde çok sarsıcı sonuçlar yaşanacak, gündem de şaşırtıcı biçimde değişecek...

***

pasa-12-cm-en.jpg

Paşa İnce'yi alkışlasaydı!!!

Türk Silahlı Kuvvetleri birlikleri sınır dışında da canları pahasına mücadeleyi sürdürürken, siyaset içindeki kimi tartışmaların TSK'yı yıpratması doğrusu çok şaşırtıcı...

Son günlerdeki tartışmaların odağına oturan bir üst düzey komutan var... Adı İsmail Metin Temel... 2. Ordu Komutanı...

Dünkü yandaş medya onun üzerinden CHP adayı Muharrem İnce'ye saldırmıştı... AKP medyası, Temel'in Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Hareketini yönettiğini, Öcalan'ın "özledim" dediği dağlarda çay içerken poz verdiğini ve "FETÖ'cüler" tarafından öldürülmek istendiğini yazmıştı...

O komutanın geçmişine, görevdeyken yaşadıklarına, devlet için mücadelesine söylenecek söz yok... Kimse de zaten bunu tartışmıyor...

Ancak bir gerçek var; Ülkenin cumhurbaşkanı, yani iktidar partisinin lideri Erdoğan, hem de seçim "propaganda"sı döneminde diğer bir adayı eleştiriyorsa, bir üst düzey komutan söylenenleri alkışlamaz, alkışlayamaz...

Muharrem İnce işte bu gerekçeyle de tepkisinde haklı... Çünkü Temel'in alkışladığı konuşmada Erdoğan, "vatan demiyor, bayrak demiyor, millet demiyor" direkt İnce'yi eleştiriyor...

"Beni eleştirdiği yerde general de Erdoğan'ı alkışlıyor" diye tepki gösteren İnce'nin, "Türk ordusunun generali misin, AKP'nin il başkanı mısın" sorusu da ne yazık ki haklı bir soru haline geliveriyor...

Evet; siz bakmayın yandaş medyaya, AKP tayfasına ve siyasette mercimek kadar etkisi yokken her fırsatta CHP'ye saldıran iş birlikçi zavallılara...

Kimse kusura bakmasın; FETÖ balçığında zaten yeterince hırpalanan devletin ordusu bir de siyasetin içinde tartışma konusu olursa, "apolet"ler kendiliğinden sarsılır ki, bu erozyon TSK içinde disiplin de bırakmaz, ciddiyet de saygınlık da...

Üstelik İnce'ye taarruz eden yandaş güruha ve karanlık destekçilerine açıkça sormak lazım;

İsmail Paşa tam tersini yapsaydı, yani Muharrem İnce, Erdoğan'ı eleştirirken heyecanla muhalefet adayını alkışlasaydı neler olurdu acaba?.. Eminim 30 Ağustos'a bile kalmadan "FETÖ'cü" damgası yemiş olurdu!..

Yazarın Diğer Yazıları