Sanırsın TRT ilahiyatçıları yazacak "Yeni Anayasa"yı

Tanınan, tanınmayan yüzlerce ülke içinden, bula bula İzlanda ve Güney Afrika'yı bulmuşlar; mevcudunun hakkından gelmeyi becerirlerse yenisini yazacakları Türkiye Cumhuriyeti Devleti Anayasası'na "model" alacak!

İzlanda, hemen Grönland'ın yamacında bir ada devleti. Bildiniz değil mi; Kuzey Kutbu! İlk sakinleri Vikingler! Toplam nüfusu 300 binlerde; bir Adana etmiyor! Bir de çok enteresan; ordusu yok ama bir güvenlik ittifakı olan NATO'nun üyesi; bu statünün tek sahibi!

Güney Afrika deseniz; gergedan, manda, su aygırı, zürafa, zebra, çita, sırtlan; hukukçulardan ziyade TRT ilahiyatçılarının ilgisini çeker şu günlerde!

Üç başkentli bir sömürgeler/koloniler bileşkesi!

İkisi de tarihi, coğrafi, kültürel, sosyolojik, psikolojik, ekonomik kodlarıyla hık demiş Türkiye'nin burnundan düşmüş gördüğünüz gibi; hiç ilham nazı da çekmesinler hatta meşrebi uygun kadroları var "intihal" suretiyle aynen transfer etsinler sömürge metinlerini, cuk oturur güzel ülkeme!

***

Durun durun! Turpun büyüğünü çıkarmadım daha; o heybede...

Atatürk ideolojisine atıf yapmayacakmış iddia olunan "yeni anayasa"da beyzadeler!

Türkçesi, bu;

Türkiye Cumhuriyeti'nin Anayasası, Atatürk'ün ortaya koyduğu milliyetçilik anlayışına sahip olmayacak demek!

Eğitim-öğretim "Atatürk ilke ve inkılapları doğrultusu"ndan çıkarılacak; gayrimilliye dönüşecek demek!

Cumhurbaşkanı'nın da, milletvekillerinin de "Atatürk ilke-inkılaplarına" dolayısıyla devletin kurucu fikrine uyma zorunluluğu bulunmayacak, uymama özgürlüğü olacak demek!

Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu misyonsuzlaştırılacak; Atatürk'ün vasiyeti çiğnenecek demek!

***

Hâlâ "bu kadarını yapabilirler mi" diyen varsa;

Hiç kuşkunuz olmasın ki yapabilirler!

Asıl olan sizin ne kadarını yapıp yapamayacağınız şu saatten sonra!

 

 

*

 

Türk Diş Hekimleri Birliği'ni alkışlıyorum...

Çok cimriyiz bu konuda; oysa marifet iltifata tabidir.

Türk Diş Hekimleri Birliği, Alman Parlamentosu'nun Türkiye'ye "soykırımcı" iftirası attığı kararını kendi eş kurumu olan Alman Diş Hekimleri Birliği'ne yolladığı mektupla protesto etti. Bravo! En azından başkalarının yapmadıklarına söylenmekten bir adım ileri gidip; kendileri, kendi imkânları ölçüsünde "bir şey yapmaya" girişmişler... Millî bir meselede ellerini taşın altına koymuşlar; sağıra yatmamışlar. Şimdi "üzerine düşeni yapmış" olarak herkesten çok konuşmaya hakları var. 

"Siyaset"in tavırsızlığından memnun değiliz ama merak ediyorum benzeri biçimde kendi tavrını ortaya koyan kaç kişiyiz?

Türkiye'de kaç sivil toplum kuruluşunun, kaç akademik kurumun, kaç meslek odasının, dernek, vakıf, birlik, platformun "tepkisizliğe tepki göstermeye"  "hakkı" var bu manada?

 

 

*

 

Neden yaşayamadın? Hocam zaman yetmedi!

Hakkı Devrim'in vefat haberi duyulduktan sonra onunla yapılmış bir röportajı yeniden yayınladı bazı internet siteleri. Ayşe Arman'a anlatıyor:

- Lülüş gitti, benim hislerim de gitti...

"Lülüş", Devrim'in 2008 yılında ölen karısı Gülseren Hanım'a hitap şekli.

İnternette kolaylıkla bulabilirsiniz; önyargısız, başından sonuna okuyun derim... Bir adamın "keşke"leri üzerinden "keşkesiz yaşamama rehberi" gibi...

Eşiyle arasındaki farkı örneklerle izaha çalışırken şöyle diyor:

- "Şu yeşilliğin güzelliğine bak" derdi. "E baktım Lülüş!" "Farkında mısın kaç çeşit yeşil var?" Benim hep acelem vardı, hep işim vardı. Onunsa, bana dünyayı hep güzel gösterme gayreti...

Peki siz?

Gözlerinizi kapatın ve düşünün bakalım; farkında mısınız "kaç çeşit yeşil var" ve her bir tonu "ne kadar güzel"!

Kıssadan hisse:

Hayat yaşadığınız kadar; tekrarı yok... Görmeden, duymadan, hissetmeden, içinize çekmeden kokusunu, tadına varmadan geçen her an ömür israfı.  Ve doğumdan ölüme "insanın sınavı"ysa eğer ömür; bir tek saniyesini dahi israf lüksümüz var mı?

 "Hocam zaman yetmedi" diyemeyeceğimize göre ahirette!

 

 

*

beyrut.jpg

Kesin, saklayın, unutmayın

Füze mi? Elektromanyetik silahlar mı? Bombardıman uçağı mı? Sniper tüfeği mi? İnsanoğlunun icat ettiği en "etkili" silah hangisi dersiniz?

Fotoğraftaki graffitiyi Metin Gürcan paylaştı; Beyrut'tan... Bir zamanlar "Orta Doğu'nun Paris'i" diye anılan bu kültür ve bilimsel düşünce başkenti, iç savaş, terör, işgal hepsini tecrübe etti. Sonuç: Beyrut sokaklarına kazınan bu tasviri, o tecrübelerden damıtılan "durum tespiti" varsayarsak; ne mermi, ne top, bütün unsurlarıyla medya var, orduların vazgeçilmezi tankın namlusunda! Anlayana adalet ile cinayet arasında nasıl ince bir çizgi üzerinde kalem oynattığımızın resmidir; kesin saklayın...

 

++++++

Arı kovanını ayılardan korumak için gürgen ağacının tepesine "kalecik" inşa eden eden Rize'li amcanın azmiyle sahiplenebilsek keşke sahip olduklarımızı...

Yazarın Diğer Yazıları