Şapkasına değil, eserlerine iyi bakın

Kuraklık kapıya dayandı. Kimileri tehlikeyi yeni farketmeye başladı. Çünkü önünü göremeyenlerin yönettiği ülkede yaşıyoruz. Bu işten  biraz anlayanlar ise uyarılarını sürdürüyorlar; "30 yıl sonra bırakın tarımda kullanılacak, içecek su bulamayacağız." Bu endişe içinde gazeteleri tararken Vatan'ın 2. sayfasında bir habere takıldım. Havadan çekilmiş fotoğraflar eşliğinde Atatürk Barajı'ndan sözediliyordu. Devlet Su İşleri 15. Bölge Müdürü'nün söyledikleri, "çölde vaha" idi. Oğuz Kasap'ın açıklamalarına göre Atatürk Barajı'nda şu anda bulunan su miktarı 47 milyar metreküp. Şöyle bir değerlendirme yaparsak, hiç yağmur yağmadığını varsayarsak bu havzada toplananla tam 7 yıl Türkiye'nin ihtiyacına cevap verilebiliyor. Tüm içme ve kullanmanın tamamını karşılıyor. Ayrıca Mardin ve Şanlıurfa'daki tarım arazilerinin tamamını suluyorsunuz.

Atatürk Barajı'nın önemli yararlarından biri de ürettiği elektrik. Tam 162 milyar kilovatsaat. Anlayacağınız sırf elektrik elde edilerek yapım için harcanan para 3,5 misli ile geri alınmış durumda. Atatürk Barajı rezerv alanı toplam hacmi ve sulama sahası bakımından Dünya 5'incisi. En hoş yanı ise her yıl yaklaşık 50 bin yerli ve yabancı turistin sırf görsel güzelliği izlemek için bölgeyi ziyaret etmesi.

---

Her fırsatta merhum Süleyman Demirel'e çullanmayı marifet sayanlara birkaç laf etmek istiyorum. Başbakan Binali Yıldırım'dan Mustafa Şentop'a kadar tüm isimlere sesleniyorum; "Altında Demirel'in imzası bulunan hidroelektrik ve diğer sulama projelerinin toplam sayısı 296'dır" Hem de ağır iş makinaları ve lastik bile bulunmayan dönemde. Sayın Yıldırım ve şürekası, "şapkayı alıp kaçtı" edebiyatına son vermeliler. Bu takıma tavsiyem, ülkeye hizmet edenler için arasıra Fatiha okuması. Eğer bunu yapmaya karar verirlerse listelerine bir ismi daha ilave etsinler; "Halil Sedat Üründül". Atatürk Barajı öncelikli, pek çok yatırım O'nun ve ekibinin sayesinde inşa edildi. Demirel ve Üründül'e kendi adıma rahmet diliyorum, mekanlarının cennet olduğundan da eminim.

Denizciler Kahvesi mi?

Rahmetli Ata Ninem'den duyduğum özlü sözlerden biri, "Gırtlak 9 boğum, 8'ini yut birini söyle" idi. Tabi aynı konuda pek çok lafımız var. "Söz gümüşse sükut altındır" önceliklilerden. Sayın Cumhurbaşkanı'nın düşüncesiyse farklı. Biraz sinirlendimi ağzına geleni söylüyor. Fonda, "Kasımpaşalıyım, eli maşalıyım" eksik...  Avrupa Parlamentosu Başkanı'na Aşağı Saksonya muhtarı muamelesi çekiyor. Alman Şansölyesi'ni çiğneyip atıyor. Daha 1 yıl önce Putin'e söylediklerini hatırlayın. Sonuçta, hırsla kalkan oturur gerçekliğini yaşıyoruz. Ülkemizin dış ticaret tablosunu incelersek olası büyük tehlikeyi görebiliriz. Liste başında Almanya var. Türkiye'ye uygulayabilecekleri en küçük kısıtlamanın nelere malolacağı belli. Gerçek anlamda ambargoyu ise düşünmek istemiyorum.

"Denizciler Kahvesi" denilen yerlere Haliç kıyılarında sıkça rastlarsınız. Balat-Köprübaşı Durağı'ndaki en eskilerindendir. Aynı şekilde Kasımpaşa-Dolapdere hattında 2 tanesini daha biliyorum. Bu yerlerdeki konuşmalar farklıdır. Tanımlamaya, "dayıca" demek mümkün. Oturup 1 bardak  çay içerseniz buna tanık olursunuz. Benzeşen tavrı Devlet'in tepesinden işitmek doğru mu? "Mahalle kültürü" ile yetişenleri severim. Belki de aynı yörelerden geldiğim için. Ancak, buralardan çıkıp önemli makama geçenler "otokontrol" yapmak zorunda. Avrupa Parlamentosu Başkanı'na, Avrupa Birliği Bakanı'na, dünyanın en önemli 3 ülkesinden birinin Başbakanı'na "Sen kimsin?" diyemezsiniz. Hele bu iş Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nden yapılmamalı. Burada oturanlar ağzından çıkardıklarını tartmalı. Denizciler Kahvesi üslubunu asla kullanmamalı. Sebep olunacak sonuçları mutlaka hesaplamalıdırlar.

***

Ve beklenen oldu... Uyarılarımın daha mürekkebi kurumadan Tarafsız Bölge'de "edepsiz, şerefsiz, namussuz" lafları gırla gitti. Daha önemlisi cam masa parçalandı. Aynı programda AK Parti Merkez Karar Yönetim Kurulu (MKYK) üyesi Ayhan Oğan'ın sergilediği tavırları izlemiş ve o yazıyı  kaleme almıştım. O'na CHP İstanbul milletvekili Aykut Erdoğdu karşılık verince çirkin sahneler yaşandı. Bir süre yayına ara verildi.  Haklı çıkışımdan dolayı üzgünüm. Ancak yine de masalardaki o ağır seramik kupaları yok edin. Yerlerine kartonları koyun. Sonrasında en fazla ıslanırlar.

İki kutlama

TRT World'un resmi açılışı yapıldı. İngilizce yayın yapan bu kanalın özelliği dünyanın her tarafından izlenmesi. Törene Cumhurbaşkanı dahil üst kademe katıldı. Oysa 1 gün sonra TRT Müzik'in 7. yıldönümü idi. TSM ve THM konseri verildi. Katılımcılar arasında kanal koordinatörü Süleyman Bektaş'ı gördüm. Bir de 80'ler dizisinin yapımcısı, sıkı Beşiktaşlı Birol Güven'i. Yanında başarılı yönetmeni Müfit Saçıntı oturuyordu. Katılım ve kutlama için tamamıyla mütevazı diyebilirim.

Yazarın Diğer Yazıları