Saray siyaseti her yerde

Türkiye’de kimse gerçek anlamda ne demokrat ve ne de demokrasi arıyor. Bunların tamamı lafta. Pratikte öyle bir arayış yok.
Niye?
Çünkü herkes yerinden memnun...
İşte size partiler...
Her şeyden önce muhalefet partilerinin parti içi iktidarının sağlamlığı, iş başındaki yönetim kadrosunun elde ettiği bu iktidarı sürdürmesi ile hükümetin bütün Türkiye’yi elde etmek istemesi arasında ne fark var? Her ikisi de iktidar peşinde. Muhalif partiler, parti içi iktidarı, hükümet, ülkenin iktidarını her ne pahasına olursa olsun sürdürmeye kararlı değil mi?
Evet öyle.
Dikkatinizi çekerim...
Herkesin arıza çıkaranları var.
CHP’nin arızalıları ulusalcılar...
Bir çeşit baş belası...
MHP’nin arızalıları, partiyi ve liderini eleştiren herkes...
Fark ettiniz mi bilmem. Ne İsa’ya ne Musa’ya yaranamayan her iki tarafta da milliyetçi hassasiyetler aslında...
“Buradan hangi sonuca varacağız” derseniz, şuraya varacağız: Türkiye’de partilerin kendi içlerinde uyguladıkları demokrasinin kalitesine varacağız. Eleştirinin nereye kadar varabileceğine bakacağız. Liderlerin parti yöneticilerinin eleştiriye nasıl karşılık verdiklerine bakmanızı isteyeceğiz.
Sonra?
Sonrası çok kolay... Parti içinde böyle demokrat olanlar ülke yönetirken nasıl standardı yüksek bir demokrasi uygulayacaklar diye kendi aklımıza soracağız.
Partiler, sadece siyasal düzenin alternatif iktidar grupları değildir. Aynı zamanda okuldur. Uygulamalı siyaset okulu. Parti içinde demokratsan, eleştiriye açıksan, yeni projeler geliştirmesine sıcak bakabiliyorsan, hoşgörün varsa ve çok daha önemlisi parti içinde kendi partidaşına tahammül edebiliyorsan, iktidar olunca başkalarına da normal davranmayı öğrenirsin.
Demokratik yarış, seviyeli eleştiri, makul ilişki düzeni kuramamışsanız, ülkeyi yönetirken de bölerseniz, kamplaştırırsınız ve daima saray tarzı yönetmek istersiniz. Türkiye’de tüm partilerde yetkin olan ana felsefe budur.
İktidar partisi geldiği günden bu tarafa herkesi gerdiği yetmiyor gibi bir de bütün ülkeyi kamplaştırıp bölüyor..
Muhalefet partileri de yönetirken  “bizden olanlar ve olmayanlar” diye aynısını parti içinde yapıyor.
Bu durumda geleneksel saray siyaseti bitmedi demektir. Her zaman ve her dönemde sarayın adamları ve saraya düşman olanlar vardır. Bütün masallar zaten buradan üretilir. Sonra halka yayılır. Edebiyatı bile vardır. Saraydakiler her zaman haklı ve kahramandır; saraya karşı olanlar, her zaman düşman ve haindir... 1949’dan bu tarafa öğrenmeye çalıştığımız demokrasi, pek çok kere yanı başımıza kadar geldi ama henüz onu içimize çekip, ruhumuzu kendisiyle yıkayamadık.
Biz saraylardan, mutlak otoritelerden, üstün güçlerden emir almaya ve oradan emir vermeye alışmış bir milletiz.
Batılı değiliz.
Bizim tarihsel geçmişimizde hiçbir zaman mutlakiyet dışında farklı bir otoriteden emir gelmedi. Demokrasi, aristokrasi, görmedik biz. Bu sebeple millet olarak hepimiz 1946’dan bu tarafa demokrasi okulunun öğrencileriyiz.

Yazarın Diğer Yazıları