Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Agah Oktay GÜNER

Agah Oktay GÜNER

Seçim büyük dönemeç

Her milletin hayatında çok önemli zaman dilimleri ve  dönemeçler vardır. İçine girmekte olduğumuz milletvekili seçimlerini de bu açıdan görmek ve değerlendirmek zorundayız. Aziz yurttaşlarımız kullanacakları oylarıyla sade milletvekili seçmeyecek, aynı zamanda Türkiye’de gerçekleştirilmek istenen rejim değişikliğine karşı tavır alacaklardır. 
Sayın Erdoğan 400 milletvekili istiyor. Bu isteğinin amacı Anayasayı değiştirerek, sorumsuz bir Cumhurbaşkanının iradesiyle ülkeyi yönetmektir. Kendisinin başbakan iken, Meclis’ten yetki almadan, Bakanlar Kurulu’nda ittifak sağlamadan daha doğrusu bakanlarına haber vermeden terör örgütüyle İsveç’te, Oslo’da görüşmeler yaptırması, Güneydoğu bölgesini fiilen teröristlerin hakimiyetine terk etmesi bütün bu gelişmelere hukuki kılıf hazırlama ihtiyacını gösteriyor. Kendi kafasına göre kurduğu başkanlık modeliyle Türkiye’yi akıbeti meçhul bir felakete götüreceğinin kesin delillerini veriyor. En başta bunlar olmak üzere daha pek çok gerekçeyle yaklaşan seçimi iyi görmek ve gerçekçi bir üslupla değerlendirmek zorundayız. 
AKP kuruldu ve siyasete girdi. O zaman hedefleri ülkede güçlü bir parlamenter sistemi sağlam zemin üstüne oturtmaktı. O gün mevcut cumhurbaşkanlığı yetkilerini daha da azaltan bir siyaset tercihi içindeydiler. İnsan haklarına daha çok saygılı ve sağlıklı işleyen bir demokrasi için AB’ye girmeyi istiyoruz dediler. Ne yazık ki geçen zaman demokrasi de dahil bütün bu hedeflerin Erdoğan’ın tabiriyle istedikleri zaman inecekleri bir tramvay olduğunu gösterdi. Başlangıç yıllarında ferdi haklar konusunda neticesini hesaplamadan AB mevzuatını (kanunlarını) aynen kabul eden AKP,  yaşayıp gördüğümüz üzere bir süre sonra hepsine dirsek çevirdi. Ancak zaman içinde Erdoğan’daki başkanlık ateşi akkor haline geldi. AKP’nin 2007 ve 2008 yıllarında hazırladığı Anayasa taslaklarında başkanlık sistemi değil, parlamenter sistem esas alınmıştı. 
Türkiye’yi yalnızlığa götürdü
Erdoğan’a yön veren ve kimliğini tayin eden (tek adam olma ihtirası) onu atak ve cesur kıldı. Ancak bunun bedelini her gün söylediğinin ertesi günü aksini söyleyerek çok pahalı bir biçimde ödedi. Öfkeyle söylediği sözlerin çarpıklığını kendisi de kısa bir süre sonra görüyor ve bir pervane gibi ters yönde dönmeye başlıyor. Bu tavır ve tutum dış politikada, iç politikada kendisine duyulan güveni büyük ölçüde sarsmıştır. Devletin yetişmiş kadrolarını, hiç dinlemeden kendi ufkuna göre tayin ettiği;  “dış politika”yı mezhep ayrımcılığına dayalı bir zemine oturtma yolunu tercih etmesi büyük ve ağır yanlışların başlangıcı olmuştur.  “Ben bilirim”, yalnızca benim dediğim doğrudur anlayışıyla balıklama atladığı  Büyük Ortadoğu Projesi  ve bu projenin eş başkanlığını kabulü çok daha ağır bir yanlış olmuştur. ABD’nin okyanus ötesinden kurşun sıktığı, sıkıştırdığı Orta Doğu ülkeleri bizim ortak tarihi geçmişimiz olan devletlerdi. Kıbrıs çıkarmasında Kaddafi, uçaklarımıza lastik ve benzin vererek bizi her yönden destekledi. Ne yazık ki bu örnek dostça davranışlar çok çabuk unutuldu. Tunus, Mısır aynı yanlış üslupla kaybedildi. ABD’nin Irak’ı işgali tam bir felaket ve facia idi. Türkiye’nin zirvedeki şahsiyetleri o günün cumhurbaşkanı ve başbakanı, Amerikan askerlerine zafer dilediler. Suriye siyaseti de en az Irak kadar ülkemizin dış politikası açısından bir felakettir. İşte böylece tek adamın önünü arkasını düşünmeden yaptığı ataklar, Türkiye’yi tam bir yalnızlığa götürürken ekonomimizin başta ihracat olmak üzere dış ilişkilerine de ağır zararlar verdi. Bu seçim Türkiye için rejimini koruma seçimidir. Gazetelerde okuduğunuz gibi askeri kanat ’Güneydoğu’ya yeni askeri birlik nakletmek zorundayız. Yarın terör örgütlerinin kışkırtacağı ayaklanmaları başka türlü bastıramayız’diyor. İki ilimizin valisi  “Aman demokratikleşme süreci bozulur”  diyerek buna karşı çıkıyor. Bu valiler görüldüğü gibi devletin değil, tek adamın valileridir. 
Yaklaşan seçimde ne pahasına olursa olsun AKP’nin oyları olabildiğince düşürülmelidir.  Erdoğan’a yapılabilecek en büyük iyilik de budur. Siyasi tarih tek adamla çözüm olmadığını çok açık gösteriyor. Yılların tecrübesiyle demlenmiş hukuk düzenimizi, anayasamızı sevelim, eksiklerini tamamlayalım. Ama hiç kimsenin ihtirası uğruna milletin kaderini Meclis sisteminden alıp, tek adam olma heveslilerinin alev alev yanan ihtiraslarına terk etmeyelim. 
Milletimiz bu seçim dönemini tarih şuuruyla aşacak, vatanın bütünlüğünü, milli birliği mühürleyecek dirayeti gösterecektir.

Yazarın Diğer Yazıları