Seçmen nasıl bir tercih yapacak?
Malumunuz, Mayıs ayındaki milletvekili ve başkanlık seçimlerinde partiler arasındaki ittifaklar çok konuşulmuş, seçim pusulasında beş ayrı ittifakla da karşılaşmıştık.
Önümüzdeki yerel seçimler için bu siyasal ittifaklar ve hatta seçim iş birlikleri, büyük oranda terk edildi. Müzakere edilmedi veya uzlaşma sağlanamadı.
Oysa, siyaset, aynı amaca yönelmiş farklı fikirlerin bu fikirlerini iktidara taşıma yarışında konumlanmasıyla yapılırken; siyasi etik çerçevesinde pazarlıklar yapılması da oldukça olağandır.
Zira yaptığı siyasi pazarlıklar sonucu, halkta karşılık bulduğu oranda, oyunu aldığı kesimin taleplerini yönetime mümkün olduğunca taşımak daha fazla kesimin temsil imkânını, daha fazla insanın taleplerinin karşılık bulmasını sağlar.
Temel hak ve özgürlükler, cumhuriyetin ilkeleri, demokrasinin ve devletin temel değerleri, pazarlık konusu elbette ki edilemez.
Ancak bir il, bir ilçe belediyesinin kazanılması, siyasi pazarlık konusu yapılabilir. Kişisel çıkarları gözeterek değil, partinin ideolojisini iktidardan pay alacak şekilde bir konuma taşımak siyasi etiğe aykırı olmaz.
Aksine siyasi pazarlıklar, müzakere sürecini, müzakere de uzlaşma olasılığını doğurur.
Önümüzdeki yerel seçimler için, görünen o ki, muhalefet cephesi, bir makulde uzlaşmayı sağlayamadı. Müzakereden uzak kaldı ve topu seçmene attı.
Şimdi seçmen kafasında bir muhasebe yapıp karar verecek: Fikirlerine uygun adayı mı tercih edecek, kazanabilecek adayı mı tercih edecek?
“Temsili kurucu irade” iddiası
Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili Mehmet Uçum, geçtiğimiz hafta gerçekleştirilen “Yeni Anayasa Genel Değerlendirme Çalıştayı”nda mevcut meclisin sıfırdan bir anayasa yapamayacağı iddialarına karşı iki iddiada bulundu:
1.“Bunlara göre yeni anayasa yapma yetkisi sadece savaşlar, darbeler, ülkenin zorla parçalanması sonucu ortaya çıkan egemendedir.”
2. Halkın temsil edildiği yer olan “TBMM bu özelliğiyle yeni anayasa yapma iradesini ortaya koyduğu anda, yeni anayasa yapmak bakımından cari anayasal düzen normlarıyla bağlı değildir. Çünkü bu karardan sonra yeni anayasa yapımı bakımından eski anayasal düzene göre kurulu bir organ değil, toplumsal ve siyasi meşruiyet fonksiyonunu kullanan temsili kurucu iradedir.”
Doğrudan iki iddiaya da yanıt verelim:
Birincisi, yeni bir anayasa yazımı için yalnızca darbe, savaş vs. olması -elbette- gerekli değil. Barışçıl koşullar içerisinde de yeni bir anayasa yazılması mümkündür.
İkincisi, bu yeni anayasa, mevcut meclis tarafından yapılamaz. Çünkü bizim meclisimiz kurulu iktidarı kullanan tali kurucu iktidardır. Yani, ancak anayasadan kaynaklanan yetkilerini kullanabilir, anayasal sınırlar içinde kalmak zorundadır, anayasa üzerinde yaptığı değişiklikler de Anayasa Mahkemesi’nin denetimine tabidir.
Sayın Uçum’um dediği gibi, Anayasa Mahkemesi denetiminden yoksun olması mümkün değildir.
Yeni anayasa, ancak ve ancak demokratik koşullar altında oluşturulmuş, her kesimin temsil edilme imkânını bulduğu, bu amaçla oluşturulmuş kurucu bir meclis tarafından yapılabilir.
Oy pusulasında partilerin yerlerine dair yapılan oylamanın güvenilirliğinin dahi tartışıldığı, meşruiyet tartışmalarının sıklıkla yapıldığı, uzlaşma kültüründen yoksun olunan bu siyasi iklimde ise, demokratik kurucu bir meclis oluşturmak ve barışçıl bir toplum ortamını koruyarak yeni bir anayasa yapmak oldukça zor görülmektedir.