Seçmen ne kadar da kararlı!

Sonuçlar ilginçti değil mi: AKP yüzde 97.5, CHP 97, HDP yüzde 98, MHP ise yüzde 85-86 oranında kendi oyunu koruyormuş… 

Bu bir takım oyunu… 'İktidara yakınlığıyla bilinen gazete veya gazeteci', 'iktidara yakınlığıyla bilinen televizyon', 'iktidara yakınlığıyla bilinen cemaat/tarikat', 'iktidara yakınlığıyla bilinen iş adamı', 'iktidara yakınlığıyla bilinen strateji kuruluşu', 'iktidara yakınlığıyla bilinen anket firması'… Hepsi aynı amaç doğrultusunda üzerlerine düşeni özenle yerine getiriyorlar… 'İktidara yakınlık' gibi bir unvanın meslekî kariyeri zedelediğini de zerre kadar umursamıyorlar… Çünkü ama kutsal ve kârlı…

Bunlara son zamanda 'iktidar yakınlığıyla bilinen parti' de eklendi ama o apayrı bir konu!..

Gelelim yukarıdaki rakamlara… 'Yakınımız' olan anket firması bu rakamları açıklıyor, klana mensup gazeteci ve siyasetçiler de bunun pazarlamasını yapıyor, sonuçlar üzerinde ahkâm kesiyor… Amaç da belli: Arık tereddütleri oluşmuş, kopma aşamasına gelmiş, farklı düşünmeye başlamış seçmenler üzerinde "Acaba yanılıyor muyum, yalnız mıyım, hatalı olan ben miyim?" düşüncesi oluşturmak, şüphe düşürmek ve her zaman olduğu gibi mevziye geri döndürmek!..

***

Yukarıdaki tabloya göre, 4 partinin de seçmeni  son derece kararlı ve yerinde mıh gibi çakılı!.. Oysa çelişkiler çok açık… 'Siyasî kaygı', ortada 'bilimsellik' filan bırakmıyor… Bir bakıyorsunuz aynı firma bugün seçim olsa seçmenin yüzde 30-35 arasında 'kararsız' olduğunu ifade ediyor…

Komedi gibi… Seçmenin yüzde 35'i kararsızsa, yukarıda ifade edilen yüzde 100'e yakın 'kararlı partili' neyde 'kararlı'? Yoksa bu 'kararsızlar' Kolombiya seçmeni mi? Bu 4 parti son seçimlere göre seçmenlerin neredeyse tamamını oluşturduğuna göre hâlâ 'kararsız' olanlar Hıristiyan Demokratlar filan mı?

***

Belli ki İYİ Parti'yi 'yok sayma' stratejisi artık mizaha dönüştü…  Galiba bir şeyi 'yok' sayınca onun gerçekten 'yok' olabileceğini düşünüyorlar… Televizyonlarda bile stüdyoda sanki hayalet geziyor!.. Zaman zaman İYİ Parti mecburiyetten gündeme geliyor… 'Konunun uzmanları' konuşuyor ama partiyi temsilen herhangi birisi o civara yaklaştırılmıyor… Mümkünse tek kale maçla idare ediliyor…

Sonuçta "Zaten yok ki" noktasına getiriliyor… Bu nasıl 'yokluk'sa koca koca adamlar o 'yok'u konuşup, yine 'yok'a bağlayabiliyorlar!.. Gerçekten çok tuhaf olan bu noktada "Madem 'yok' niye bu kadar konuşuyorsunuz? 'Var'sa neden 'yok' diyorsunuz?" soruları bir anda anlamsız hâle dönüşüyor…

***

Oysa ankete bile gerek kalmadan İYİ Parti'nin siyasete etkileriyle ilgili ilk sonuçlar gelmeye başladı bile… İYİ Parti daha sahaya tam inmeden, partilerden birini, iri olanı 'merkez'e ve 'Atatürk talim etme'ye, diğerini de 'baraj korkusu'na hapsetti… Taraflar artık çekinmiyorlar ve bunu açık açık dillendiriyorlar… Siyasetteki denklemin bozulma ihtimali, birinin aklına Atatürk'ü, diğerinin aklına da barajın yüksekliğini getirdi!..

Daha önce bunlar söz konusu muydu? Kesinlikle hayır… İYİ Parti'nin Türk siyasetinde ilk ve en somut etkisi işte bu oldu… İktidar anketçilerine göre, madem seçmenler partilerinde kalma konusunda yüzde 100'e yakın kararlı, o hâlde ışık hızıyla gerçekleşen bu değişimi neyle açıklamak mümkün? Hidayetle mi?

Eh artık ittifaklar konuşulabilir!.. Tabii şartların olgunlaşması gerekiyor!.. Bunun için de yine o 'az kullanılmış ikinci el mazeretler'e ihtiyaç var!.. Nasıl olsa uyum yasalarıyla ittifaklar meşrû hale getirildi mi iş biraz daha kolaylaşacak!..

İşte bunlar hep o 'olmayan parti'nin etkileri!.. Birileri bunlara anlatmalı: Bir şeyi 'yok' sayınca gerçekten 'yok' olsaydı, bugün ülkemizin 'beka sorunu' yoktu!.. Sayelerinde hepsi oldu!..

Yazarın Diğer Yazıları