Şehit haberi böyle mi verilir?

Sarkık bıyıklı baba 28 Şubat mağduru bir askerdi, ordudan uzaklaştırılmıştı. Buna rağmen devletine küsmemiş 2 oğlunu da uzman çavuş yapmıştı. "Oğuzhan" adını verdiği evladının şehit haberini aldığında sarf ettiği sözler tarihe geçiyordu.

"Ayıp olmasa şimdi güler oynarım, silahım olsa havaya 3 el ateş ederim" diyordu şehit babası Alaaddin Küçük...

***

Şehit babasının bu sözleri çok konuşuldu. Ana haber bültenlerine çıktı, sosyal medyada tartışıldı, hatta eleştirmeye kalkanlar bile oldu.

Ancak o anlarda atlanan en önemli konu, haberin veriliş şekliydi.

Ailenin oturduğu köye heyet gidiyordu.

Daha acı haber verilmeden sözde gazeteciler önden koşarak gidiyor, hemen ardından flaşlar patlıyor, kameraların ışıkları ailenin gözlerine tutuluyordu. Aile, haliyle tedirgin oluyor, korkuyor.

Komutan söze başlamadan sivil giyimli, sakallı biri pattadak lafa karışıyor: "Şehit, evet şehit" diye haberi ilk veren kişi olarak, matah bir iş yaptığını düşünüyor!

Feryatlar, gözyaşları... Şehit babasının gözlerindeki acıyı, paniği görüyorsunuz.

Haberi veren askerin teskin edici olması gereken konuşmasından ise eser yoktu. Ne dediği anlaşılmıyordu.

***

Şehit Oğuzhan'ın diğer kardeşi de asker... Albay "Diğer kardeş de Hakkari'de mi şimdi?" sorusunu yöneltiyor. Baba, "Evet Hakkari, Çukurca'da... Artık onu da buraya getirtmek lazım. Ben dayanırım da bu acıdan sonra annesi duramaz artık" şeklinde cevaplıyor.

Tam komutan bir cevap verecek, babayı biraz olsun rahatlatacak yandan aynı kişi söze karışıyor hızlı hızlı "Yok, onlara Allah bir güç-kuvvet verir. Allah sabır metanet verir" sonra da onay makamıymış gibi "Tabii gelsin, gelsin" diyor aynı şahıs.

Bu sırada arkadaki habercilerin telefon sesleri başlıyor... Biri susuyor, biri çalıyor en hayati anlarda...

Aileye şehit haberi verilmeden telefonlarının seslerini kısmak bu kadar mı zor... Oraya gidenlerin hiç mi ince düşünceleri yok!

Daha da enteresanı; anne ve evin kızı ağlamaktan harap düşerken, sağlıkçılar ortalıkta gözükmüyor. En sonunda şehidin babası sesleniyor "Sağlıkçılar yok mu, bir baksınlar buraya" diye... Ancak öyle harekete geçiyorlar.

Baba, doğru düzgün bir açıklama gelmediği için oğlunun nasıl şehit olduğunu soruyor Albaya...

Albay: "Kuzey Irak tarafından atılan çok namlulu roketle nöbet tuttuğu sırada şehit oluyor."

Baba: "Yani PKK'nın roket atması sonucuyla mı olmuş."

Albay: "Evet, bayramda en mübarek zamanda... Roketle..."

Baba: "Roketin oraya gelmesine, atana değil, attırana bakacaksın." sözleriyle cevap veriyor.

Çünkü baba eski asker olduğu için neyin ne olduğunu iyi biliyor. Oğlunu şehit eden roketin, birilerinin "Bölgesel Yönetim Başkanı" sıfatıyla Türkiye'de ağırladığı Barzani'nin kontrolündeki bölgeden geldiğini iyi biliyor.

Konuşmanın ilerleyen bölümünde anne ve kızın ağlaması haliyle devam ediyor. Sivil giyimli kişi yine ortaya çıkıyor: "Sabrın ve tevekkülün gösterileceği zaman. Kalp üzülünce gözyaşı akıtır, bu normaldir. Ama isyan derecesine de varmamalı. Çok fazla gözyaşı döker, ağlarsan isyan etmiş olursun. Sen daha metin olmalısın, sen annesin."

Yahu sen kimsin be adam. Sen kim oluyorsun da şehidin annesine akıl veriyorsun, daha da haddini aşarak "Allah'a isyan etme" diye konuşuyorsun. Böyle bir rezillik olmaz, böyle bir üslup olmaz.

Neredeyse her gün şehit verdiğimiz bir ülkede, şehidin ailesine hâlâ acı haberi böyle rezil bir şekilde veriyorsak bize de yazıklar olsun.

Bundan sonra acı haber verilirken, basın mensupları ve işi olmayan kişiler alınmasın. Genelkurmay Başkanlığı bununla ilgili tüm personeline gereken bilgilendirmeyi gerçekleştirmeli.

Yoksa ne konuştuğunu bilmeyen adamlar, haberi nasıl vereceğini bilmeyen kişilerle, ailelere çok daha büyük bir şok yaşatır, acılarını ikiye katlarız.

***

Unutmadan hatırlatalım; birilerinin "Sarkık bıyıklılar yüzünden terör artıyor, bunlar Fatiha bilmezler" dedikleri sarkık bıyıklıların Oğuzhanları, evlatları şehit düşüyor...

Allah mekanlarını cennet eylesin.

Yazarın Diğer Yazıları