Şehitlerimizi derin ve ebedî bir hürmetle yâdederim

Şehitlerimizi derin ve ebedî bir hürmetle yâdederim
Mesuliyetten korkan kumandanların kararlar veremediklerini görmüşümdür.

İşte Mustafa Kemal Paşa'nın cevapları:

-İngilizler, Arıburnu ihracında, bu cephedeki muharebelerde kumandanlarının, askerlerinin gösterdikleri cesareti, metaneti, cengâverane meziyetleri fevkalâde bir lisanı takdirle yâd ve ilan etmektedirler. Fakat düşünün ki bütün muharebe vesaitiyle mükemmel surette mücehhez(donanmış) olarak büyük bir inat ve azimle Arıburnu sahillerine ayak basan düşmanımız yine o sahil kenarlarında kalmaya mecbur olmuştur. Binaenaleyh zabitlerimiz, askerlerimiz hissiyatı vatanperverane ve dinîyeleriyle, şecaati mahsusai milliyeleriyle bu derece kuvvetli bir düşmana karşı payitaht kapılarını muhafaza etmekle cidden şayanı iftihar bir mevki kazanmışlardır. Kumanda ettiğim bilûmum kıt'aların zabitanını ve efradını birer birer takdir ederim. Bu ulvî maksat uğrunda canlarını kahramanca feda eden mukaddes şehitlerimizi derin ve ebedî bir hürmetle yâdederim.

ÜÇÜNCÜ SAFHA

Anafartalar:

-Cidden sizi yorduk. Bu hikâyeler uzadıkça uzadı. Vak'alar o kadar çok, o kadar mühimdir ki bilmem hangisini atlasak!

-Yorulmam efendim... Bilhassa böyle milletin hayatıyla alâkadar olan bir meseleyi dinleyip bütün karilere(okuyucular) de nakledebilmek benim için büyük ve samimî bir zevktir.

-Pek iyi. O halde kahvelerimizi içer içmez başlarız.

-Gece karanlığında yerinizden çıkıyor ve yeni memuriyetinize gidiyordunuz.

-Evet, zulmeti leylden(karanlık gece) dolayı yol bulmakta birçok sıkıntı çektikten sonra 27 temmuz saat 1.30 evvelde Gümbürdek bayırının cenubunda bulunan grup karargâhına vardım.

Taarruz fecirle(tan yerinin ağarması) başlayacaktı. Vaktim pek azdı. Herkesin malûmatından istifade etmek için tekmil erkânı harbiye heyetini yanıma çağırdım. Benim bu anda anladığıma göre düşmanın Kireçtepe, Kükürtlüpınar, Sülecik, Mestantepe hattında -ki düşman miktarı katîyetle malûm değil-, mühim fakat yine miktarı gayri muayyen diğer kuvvetlerinin de Kocaçimen eteklerinde ve Conkbayırı'nda bulunduğu ve mütemadiyen Kemikliler'e ihracata devam ettiği anlaşılıyordu. Ben de kuvvetlerimi ona göre tertip ettim. Fakat henüz telefon irtibatı yoktu. Lâzım gelen kumandanlara emirleri birer zabitle fırkalara yolladım. Bu zabitler aynı zamanda haber ve irtibat zabiti olacaklar, bana bizzat doğrudan doğruya rapor vereceklerdi. İşte o zabitlerden biri de budur, diye yaverini gösterdi.

Yaveri, tıknaz, esmer, az bıyıklı, hem sert ve hem mutî(terbiyeli) bakışlı genç bir yüzbaşı idi (rahmetli mebus Cevat Abbas(Gürer) Bey). O anda tetkik edilen evrakı tasnifle meşgul oluyordu. Paşa devam etti:

-Telefon sesi, umuru sıhhiye ve iaşe için de icap eden emirleri verdim. Kendim de, taarruzu bizzat idare etmek için saat 4.30 evvelde Çamlıtepe şimalindeki tepelerde bulunan tarassut mahalline gittim. 12'nci fırkanın taarruzî harekâtına başlamış olduğunu gördüm. 7'nci fırka kıt'alarının kâffesini(bütününü) göremiyordum.

27 temmuz 5.50 evvelde 12'nci fırka, taarruzunun ilerlediğini ve tertibatını raporla bildiriyordu. 7'nci fırkadan ve taarruza başlandığına dair malûmat alındı. Taarruz her iki fırkada muvaffakiyetle devam etti. Artık o günkü muharebenin muhtelif safhalarda sevk ve idaresi için verilmiş emirlerle alınmış raporlar ve sair teferruatı icraîyeden sarfı nazar edelim de neticeyi söyleyelim: Şuhla şarkında bulunan düşmanın bir kolordusu ve Büyük Anafarta istikametinde de bir fırka kadar kuvveti mağlûp edilmiş ve kâmilen gayrimüsait bir vaziyete atılmıştır. Ben mağlûp düşmanın bu derece faikıyyetini(üstünlük) gördükten sonra kazanılan muvaffakiyetle iktifa ettim. Taarruzu durdurdum. Elde edilen siperlerin tahkim olunmasını, orada yerleşilmesini emrettim.

-Bu kadar faik(üstün) olduğunu söylediğiniz bir kuvvet böyle, bir gün içinde neden mağlûp oldu?

Paşa, masasının üzerinde duran kitabı açarak:

-Bunun cevabını en iyi Hamilton'un kendi raporunda okuyabilirsiniz? Benim o gün gördüğüm sebep şudur: Düşman muhtelif kollarla toplu nizamda olarak ilerliyordu. Bu yürüyüş kolları önlerinde henüz ne hiçbir mevcudiyete, ne de hiçbir faaliyete tesadüf etmeyeceklerini zannediyorlardı. Onun için önlerinde hafif avcı hattı bulundurmakla iktifa etmişlerdi. Bir taraftan kuvvetli ve fedakâr avcılarımızın hâkim sırtlardan inerek mezkûr düşman kollarının başlarına atılmaları, bir taraftan da topçularımızın isabetli şarapnellerinin yanaşık düşman kolları üzerine tesir etmesi düşmanda inzibatı da, kuveyi mâneviyeyi de, kumandayı da ihlâl etti. Baş taraftan tardedilen hafif avcı hatları bu sebeple geriden takviye olunamadı. (Devam edecek)