Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Özcan YENİÇERİ

Özcan YENİÇERİ

Sen, ben, biz hepimiz demokrasiyiz!

Kabakçı, Patrona Halil ve 31 Mart gibi vakalar karşısında halkın takındığı tavır üzerine tarihte yapılan bazı tespitler şöyledir. Kabakçı dönemine ait bir değerlendirmede aynen şöyle deniliyor: "Payitaht halkı eşkıya tahakkümü altında yaşamaktan hiçbir hicap hissetmiyor, hatta onlarla teşrik-i mesai de ediyordu... Kabakçı'nın mahiyetini, memlekete ihanetini herkes biliyor ve anlıyordu. Fakat icabında bu vatan hainini medar-ı iftihar addedenler de görülüyor".

Bu değerlendirmeden yaklaşık iki yüzyıl sonra 31 Mart vakası sırasında bir başka değerlendirme İsmail Hakkı Danişmend'in aktardığına göre şöyledir: "İstanbul halkı bir takım ipsiz sapsız dönekler koleksiyonuna benziyor. Daha geçen hafta hemen hiçbir istinası olmamak şartıyla herkes cemiyetin (İttihat ve Terakki) aleyhindeydi; şimdi de herkes cemiyetin lehinde bulunuyor. Bu derecesi görülmüş şey değil doğrusu".

Avrupa Güvenlik Çalışmaları Merkezi'nin direktörü darbelerin genelde Türk halkı tarafından algılanma biçimi konusunda şunları söyler: "Bütün antidemokratik görünümüne rağmen müdahaleler, ne TSK ne de Türk seçmeni tarafından önemli bir antidemokratik davranış olarak değerlendirilmiyor. Aksine, ülkedeki demokrasiyi korumak için çok gerekli, sıra dışı bir durum olarak değerlendirilmektedir".

27 Mayıs, darbesi sırasında halkın tutumunu Numan Esin şöyle anlatacaktır: "Herkes sinmiş vaziyetteydi. Halk Partisi taraftarları ihtilali, coşku içinde destekliyorlardı. Aslında bütün vatandaşlar bunalımlı günlere son veren bu hareketi çiçeklerle karşılanan beyaz bir ihtilal olarak benimsemişti... Ne polisten ne vilayetten ne de diğer herhangi bir askeri güçten direnme oldu. İhtilal, direniş ve silah kullanılmaksızın, İstanbul'da uygulandı."

Kabakçı Mustafa ve Patrona Halil ayaklanmalarının üzerinden yüzlerce yıl geçmiştir. Yıl 1960'dır. 27 Mayıs sabahının ilk saatleridir. Askerler DP'li Hayrettin Erkmen'in kapısını çalarlar. Kapıyı açan Erkmen gelen subayın şu sualine muhatap olur:

-Namık Gedik burada imiş...

-Evet diye cevap verdi.

-İkiniz de buyurunuz...

Erkmen ve Gedik bu emre direnmeden uydular. Bütün komşular bir saate yakın süredir devam eden bu muhasaranın sonucunu bekliyorlar, Gedik'in götürülüşünü seyre hazırlanıyorlardı!

 Kapıda görüldükleri vakit karşı evlerden birinde oturan Doçent Cemal Aygen, Erkmen'e bağırmıştı:

-Hayrettin Bey memleketi ne hale getirdiğinizi görüyor musunuz? Bütün bunlar yaptıklarınızdan dolayı oldu. Şimdi bunların hesabını soracaklar... Ama sizin yaptığınız gibi değil, kanun dairesinde...

Gedik'i götürmek üzere getirilen otomobil bir başkasını götürdüğü için subaylar yeni bir araç arıyorlardı. Orada biriken halk, civardaki inşaatta duran kum kamyonunu gösterdi. Gedik'i şoförün yanına bindirdiler, Erkmen'i de arka sandığa... Ve Harp Okulu'nun yolunu tuttular.

Patrona Halil darbesinin üzerinden 230 yıl geçmiştir. Tarih 27 Mayıs 1960'dır halkın kendini yöneticileri ya da temsilcilerine karşı tavrında bir değişiklik yoktur. Nitekim halk seçtikleri götürülürken tepki göstermek bir yana götürenleri teşvik etmiştir. Devletlerini yönetmek için iradesini teslim ettikleri kişilerin kum kamyonlarıyla taşınması için de yol göstermiştir. Dahası bir akademisyen darbecilerden önce "hesap sormaktan" bahsedebilmiştir.

15 Temmuz 2016'da barbar bir cinayet şebekesinin darbe girişimine karşı  başta halk, sonra siyasi partiler, medya, emniyet güçleri ve askerin kahır ekseriyeti direnmiştir. Türk halkı çıplak elleriyle tanka, bedenleriyle namlulara ve bayraklarıyla bombalara karşı durmuştur. Halk korku duvarını aşmıştır.

 Türk milleti bütün görüş ayrılıklarını bir kenara bırakarak darbeye karşı 'sen, ben, biz hepimiz demokrasiyiz' diyerek özgürlüklerine el koymaya kalkanları perişan etmiştir.

Yazarın Diğer Yazıları