Sendika

Dünya ülkeleri kendilerine göre bir nizam oluşturmuş, oluşturdukları bu nizam etrafında dönmeye devam etmektedirler. Ayrıca her ülke de kendi kurduğu nizamın daha iyi olduğu iddiası ile övünerek, başka ülkelerle bunu paylaşmak adına bir mücadele içine girmiştir. Bu mücadeleyi yaparken de kurdukları kendi nizamlarının daha iyi olduğunu gösterme adına, adları aynı olsa da işlevleri farklı olan kurum ve kuruluşlar meydana getirmişlerdir.
İşte bu kurumlardan bir tanesi de sendikal harekettir. Sendikal hareketin esas işlevi ise temsil ettiği kesimin hak ve menfaatlerini işverenine karşı korurken, yol gösterici de olmasıdır. Ancak sendikalar görevlerini yerine getirirken bulundukları ülkenin rejimine göre görev yaptıklarından, asıl amaçlarına hizmet etmekten yoksun olup, yönetimlerin isteği doğrultusunda hizmet etmektedirler.
Bir halk harekâtı sonu kurulduğu iddia edilen komünist sistemde bile insanlar arasında eşitlik olduğu ve bunun öncülüğünü de işçi sınıfının yaptığı tezinden hareketle kurulan sendika sözde yönetimin ortağı kılınmıştır.
Bu sistemde işçi, memur ve öğrencilerin dahi üyesi olduğu tek bir sendika olup, bu sendikanın temsilcilerinin yaptığı ise üyeleri aç ve hürriyetten yoksun yaşarken komünizmin yaşatılması adına hareket ederek sendikacılıklarını, “yemi kendi kümesinde yiyip başka kümese yumurtlayan tavuklara benzer” yapmalarıdır.
Geri kalmış veya krallıkla idare edilen ülkelerde de sendikalar bulunmaktadır. Bu ülkelerin böylesine kuruluşları oluşturmaları da yönetimlerin kendi iktidarlarını güçlendirecek payandalar oluşturmak ve diğer ülkelere karşı sizde olan demokratik kuruluşlardan bizde de var demek içindir. Bu ülkelerde de sendikalar, temsil ettikleri kesimin hiçbir problemini çözemezler. Tek yaptıkları kralım sen çok yaşa, biz senin için ölürüzdür. Peki, bunların adları sendika da, mevzuatları gerçekten sendika mevzuatı mı? Elbette ki değil. Çoğunluğu sendikacılığın olmazsa olmazı grev ve toplu sözleşme hakkından yoksun. Olanlar ise bu hakları kullanmadan yoksundur.
Gelişmiş ülkelerde ise sendika mevzuatı tam olan ve toplumun çalışan tüm kesimlerine tanınmış bir haktır. Bu ülkelerdeki sendikalar işçi ve memur ayrımı gözetmeksizin bir çatı oluşturmuş, temsil ettiği kesimin onuruyla yaşayacağı ücreti alan kuruluşlardır. Daha da ileri gidilerek ülke siyasetine yön veren, kurumlara rehberlik yapan, demokrasinin güçlenmesi için çalışan ve dış ülkelere karşı ülkelerinin çıkarlarını koruma mücadelesi veren kuruluşlardır.
Benim ülkemde ise sendikal hayata bakıldığında, hiçbir ülke sendikacılık anlayışına uymayan bir sendikacılık çalışması ve yapılanması bulunmaktadır. Mevzuat olarak tam bir sendikacılık kavramının oluşmadığı ülkemizde, kurulu bulunan sendikalar ise ideolojik yapılanmalarının yanında, verdikleri mücadele ile temsil ettikleri kesimleri memnun edemedikleri gibi diğer toplum kesimlerinin de tepkisini almaya devam etmektedirler.
Bugüne kadar hiçbir kazanım elde edemeyen bu kuruluşlardan biri iktidarın payandalığına soyunmuş. İktidardan çok, iktidarın yaptıklarına çanak tutarak alkışlamaktan elleri kabarmıştır. Kafalarının arkasında olan o karanlık anlayışın ürünlerini piyasaya sürüp pazarlama adına, Türk demokrasisinin yok edilme çalışmalarında başrol oyuncusu rolüne soyunmuştur. Bunları yaparken de temsil ettiği kesimi iktidar gücüyle korkutarak bir baskı anlayışı getirerek sendikacılığa başka bir boyut kazandırmıştır. Belli başlılardan biri olan diğer sendika ise günü geçiştirme telaşı içinde, mevcudiyetini muhafazaya çalışmaktadır. Ülkenin geçtiği şu zor günleri birkaç mesajla geçiştirerek ne şiş yansın ne kebap babından hareketlerle sendikacılık yaptığını zannetmektedir.
Uyan be milletim, uyan da ne hale geldiğini ve ne duruma düşürüldüğünü gör. Gör ki, çektiğin acı bitsin mutluluktan güldüğün günler başlasın.

Yazarın Diğer Yazıları