Şenol Güneş ve yetenekler

Geçen hafta Mersin’i yenerek, azda olsa sözü edilen küme düşme hattının dışına çıkmanın verdiği cesaretle, Hami Mandıralı’nın  hücumda Cardozo ile Muhammed’i birlikte oynattığı Beşiktaş maçında hedef tutmadı. Tutmazdı da. Çünkü, Trabzonspor, gol yollarında yıllardan beri yanlış tercihler kullanıyor

* * * 

Beşiktaş’ın Gomez’i, Fenerbahçe’nin  Persie’si, Galatasaray’ın Podolski’si ve diğer takımların aldıklarının tümü az veya çok iş görürken, Trabzonspor kimi almıştı? N’doye’yi. Hem de onca paraya. Hesap ve hedef ağır olan Cardozo’nun yanına hareketlilik getirip golleri bulmaktı. Ama bu hedef ve hesap için ne N’doye, ne de Cardozo ilaç idi. Olmadı da.

 * * *

Beşiktaş’ın bilerek veya bilmeyerek (!) ben diyeyim “açık”, siz söyleyin “dağınık” oynamasının da verdiği kolaylıklar ilk yarıda bordo-mavili oyuncuların pas yapma sayılarını hatırı sayılır oranda arttırmadı değil. Ancak, defansın ortasında Mustafa ve de özellikle partneri Douglas’ın acemice hataları herkesin yüreğini ağzına getirdi. Bunlardan Mustafa’nın 12’inci dakika yerde sürünürken topla iki kez eliyle oynamasında Bülent Yıldırım’ın düdüğü “penaltı” diyerek çalmamasına, “Penaltı mağduru Trabzonspor’a kıyak geçildi” demekten başka yapacağımız bir şey yok.

* * * 

İlk yarısında biraz da Trabzonspor’un lehine olan oyun hakimiyetinin ikinci yarıda siyah-beyazlıların eline geçmesini yetenekli ayakların hakimiyeti kadar Şenol Güneş’in geleceği iyi okumasına bağlamak lazım. Yeri gelmiş iken 2-0’dan sonra Hami Mandıralı’ya “istifa” diye bağıran seyirciye iki çift sözümüz var. Bu aşamadan sonra birinin gidip, diğerinin gelmesinin hiç gereği yok. Bu sezon böyle bitmeli ve sizler de geri kalan bölümde sesinizi çıkarmadan tribünlerde oturmalısınız.

* * * 

Son bir cümle de Avni Aker’in tribünlerine... Ankara’daki kalleşçe saldırı nedeniyle dalgalandırılan on binlerce  Ay-Yıldızlı bayrak için olsun. Keşke bayrak sevgimizi, bu gibi acılı ve kahredici zamanlarda değil de, olması gereken zaman diliminde, yani yedi gün 24 saatte gönlümüzde taşıyarak yaşasak. Hani evlenirken diyoruz ya, “acı da ve sevinçte” diye. İşte böyle olmalı, vatandaşlık. Böyle hissedilmeli. Arada bir değil!  Lazım olduğu zaman hiç değil!

 

Yazarın Diğer Yazıları