Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Özcan YENİÇERİ

Özcan YENİÇERİ

‘Sessiz Devrim’ değil ‘Sessizce Teslim!’

İki dillilik ve çok kültürlülük politikalarının mimarları, liberalleşme ve modernleşmenin milliyetçi/etnik duyguları yumuşatacağı görüşünü ileri sürmüşlerdi. Zamanın Kanada Başbakanı Pierre Trudeau, bu varsayımdan hareketle Quebec gerilimini azaltmak için  “Sessiz Devrim” adını verdiği bir stratejiyi yürürlüğe koymuştu. 
Bu anlayışa göre kültürler liberalleştikçe, insanlar geleneksel adetleri ya da iyi hayat kavrayışları bakımından ulusal gruptan benzerleri ile daha az şey paylaşacak ve ortak bir uygarlığı paylaşma bakımından giderek, daha fazla öteki ulusların üyelerine benzeyecektir. Bu durumda kişiler, etnik ya da milli kimliklerine sıkıca sarılmayı bir kenara bırakacaklardır.
Beklentilerin aksine liberal uygulamalar kimliklerin, etnisitenin ve milliyetçiliğin gücünü sınırlandırmak, etkisini azaltmak bir yana milli değerlerle birlikte el ele gitmiştir.
Uygulaması Quebec’te yapılan  “Sessiz Devrim”  çok sayıda liberalin aynı zamanda sıkı milliyetçi olduğunu da ortaya çıkarmıştır.  “Sessiz Devrim”  Quebec’te ayrılıkçılığın, etnisitenin gücüne güç katmıştır. 
“Sessiz Devrim” Quebec’te ‘Kanadalı Fransız kimliği yerine Quebecli Fransız’ kimliğinin almasına neden olmuştur.
Aynı olgu Belçika’da da görülmüştür. Belçika Flaman toplumun liberalleşmesi, milliyetçi/ayrılıkçı duyguların hızla tırmanmasına neden olmuştur. 
AKP iktidarı PKK terörü karşısında diz çöküşünün adını “Sessiz Devrim” koyarak iflas etmiş bir stratejiyi örnek almıştır.
‘Diyarbakır’da Türkiye’nin Açılan Kilidi: Çözüm Süreci Çalıştayı’nda konuşan Beşir Atalay, “Sessiz devrimi 11 yılda gerçekleştirdik. Bu dönem tam bir sessiz devrimdir” demiştir. 
Beşir Atalay, Güneydoğu sorununu; bölgenin gerçeğinde, kaynağında ve unsurlarında değil ithal fikir ve yabancı uygulamaların adaptasyonunda bulduğunu açıkça itiraf etmiştir. Atalay’ın açılım projesinin uygulamalarının değil kavramlarının bile ithal olduğu anlaşılmaktadır.
Beşir Atalay’ın, ‘hazmettire hazmettire’, derinden derine, sezdirmeden ve sızdırmadan bu stratejiyi uygulamaya koyduğu anlaşılmaktadır. Bu zihniyete göre; terör sorununun kaynağında yapı olarak milli devlet; sistem olarak inkarcı/asimilasyoncu rejim, idari olarak bölgede yaşayan insanlara kötü davranan bürokratik mekanizmalar vardır. AKP iktidarının ithal ettiği düşüncelere göre milli devletten, üniter yapıdan, idari ve anayasal sistemden verilecek tavizler terör sorununu sona erdirecekti.
Çözüm adına atılan her adım, verilen her taviz sorunu azaltmamış azdırmıştır. AKP iktidarının Öcalan ile başlattığı “demokratik çözüm”  stratejisi gelinen aşamada durumu yönetilemez hale getirmiştir. İktidar “çözüm” diye diye Güneydoğu’daki sorunları kördüğüm haline getirmiştir. 
Devletin Güneydoğu’da içine düşürüldüğü durum içler acısıdır. Bölgede haftalardır devlet kara yolunu kesmiş olan teröristlerin başındaki şahıs, elinde megafonla “T.C. polisi! Size sesleniyoruz. Derhal dağılın ve meydanı terk edin. Yoksa müdahale etmek zorunda kalacağız!” diye sesleniyor.
Bu tür hitap ya da ikazlar, devletin güvenlik birimleri tarafından yasa dışı toplantı ve gösteri düzenleyenlere karşı yapılmaktadır. Orada bir devlet oluştu da halkın haberi mi yoktur?
Devlet bölgede olanı biteni kaydeden, seyreden ve izleyen pasif bir unsura indirgenmiştir.
Bölgedeki bürokrasinin tutumu da tam anlamıyla bir faciadır. Bölge valilerinden birisi yol kesmenin ‘bölgenin değerini düşürücü faaliyet’ olduğunu; bir başkası, yolun açılması için ‘PKK’lılarla diyaloğa geçmenin gerektiğini’ söylemektedir.
Devlet kara yolunu kesen terörist unsurlara karşı bazı jandarma komutanlarının araya adamlar sokarak;  “Olay büyüdü, müdahale etmek istemiyoruz; PKK’lılara söyleyin bölgeden çekilsinler” dediği gelen haberler arasındadır. 
Asker bölgede çoğu zaman kışlada tutuluyor, dışarı çıktığında ise PKK’ya müdahale etmeden bekletiliyor. Emniyet güçleri pasif direniş gösteren devlet gücü konumuna düşürülmüştür. Valiler ise adeta devlet güçleri ile PKK’lılar arasında arabuluculuk yapmaktadır.
Yaşananlar bir sessiz devrimi değil bölgedeki devlet otoritesinin sessizce teslim edildiğini göstermektedir!

Yazarın Diğer Yazıları