Sessiz propaganda...

Allah kimseyi şaşırtmasın. Şaşırmak şaşıran için, ailesi için ve içinde yaşadığı toplum içinde patlamaya hazır bir bomba kadar tehlike demektir. O nedenledir ki, insanlar Allah’a yalvarırken  “Yarabbi beni şaşırtıp da yoldan çıkan kullarından eyleme” diye niyazda bulunurlar.
Bilim insanlarının söylediğine bakılırsa, şaşırmanın en önemli nedeni ise şaşıranın içinde bulunduğu ortamı kaybetme korkuları sonucu oluşan bir psikolojik durum olarak yorumlamalarıdır. Bu görüşün doğruluğunu ise, şaşıran kişinin şaşırma sonucu geçirilen krizlerde koklamaya dahi kıyamadığı koncalarını doğradıklarından öğreniyoruz.
Günümüze gelindiğinde ise içine düşünülen krizler nedeniyle sadece kişiler değil hükümet de şaşırdı. Bu da gösteriyor ki, hükümet bugüne kadar yaşadığı şaşalı dönemin elinden alınacağı korkusunu yaşamaktadır. Bu nedenle son zamanlarda ne yapacaklarının telaşıyla çırpınmaya başlamışlardır.
Yaşadıkları bu çılgınlık, dost ve kardeş dedikleri devlet yöneticilerine karşı düşmana ne tavırlar sergileyip, onları dışlamak suretiyle başlamış. Sonraları çılgınlığın dozunu artırarak içeride kendilerinin destekçilerine yönelmiş. Bu da tatmin etmemiş olacak ki, gelecekte kendileri için tehlikeli olacaklarını düşündüklerini hedef almaya başlamışlardır..
Kendi elleriyle kadrolaştırdıkları cemaat mensuplarından korkarak, kapalı kapılar arkasında başladığı kavgayı sokağa taşırarak önü alınamaz olaylara neden olmuşlardır. Kavganın mazereti olarak, halkı sömüren ve çocukları robotlaştıran dershaneleri kapatma olarak takdim edilmiştir.
 Yaktıkları bu ateşin üzerine kül serperek, alttan alta yanması için körüklemeyi devam ettirerek, üniversite öğrencilerine yönelmişlerdir. İki yıl önce demokrasiyi kullanarak üniversitelerden atılmadan ölünceye kadar öğrenim görme hakkı verirken, yeni hazırlanan taslakla 6 veya 7 yılda bitirme zorunluluğuna gidiliyor. Dün yandaşları kurtarırken bugün bunlar da dâhil gençliği kendileri için tehlike görmeye başlamışlardır.
Sebep kendileri gibi düşünmeyenlerin, kendilerine karşı sergiledikleri tavırlar sonucu korkmaya başlamalarıdır. Sonra da dershaneleri kapatmak için geliştirdikleri gerekçeye benzer bazı gerekçeler üretilmiştir. Bizatihi Başbakan üniversitelerde terörün nedeninin sonsuz haktan faydalanmadan kaynaklandığını, YÖK’ün öğrencilerden alınan harcırahların kaldırılmasıyla öğrencilerin okul bitirmeyi ertelemelerini ve gençlikten sorumlu bakanın ise barınmada sıkıntı ve müsriflik olduğunu belirterek geri adım atmalarını söylemeleri şaşkınlık değil de nedir?
Diğer taraftan adam yerine koymadığı, tehlikeli olarak düşündüğü öğretmen adaylarına ihtiyaç olduğu halde görev vermeyerek, 60 binini devlette taşeron işçi olarak çalıştırmak, çalışan 700 bin öğretmeni ise zorunlu rotasyona tabi tutarak ezip diz çöktürmeye çalışmak ise korkmanın bir sonucu değil midir? Çünkü bunlar seçimlerde yarının sandık başkanlarıdır.
Görülen o ki, hükümeti yerel seçimlerle birlikte devamı gelecek, Cumhurbaşkanlığı ve genel seçim korkusu sarmıştır. Bu korkunun nedeni ise takip ettiği politikalar sonucu dışarıda yalnızlaştırıp, içeride bölünme aşamasına getirmesi olduğunu bilerek bunlara karşı olanları susturarak makamlarını korumaya çalışma telaşıdır.
Kendileri de çok iyi bilmekteler ki, ülke ve demokrasi adına insanları kullanarak attıkları her adımın uçuruma biraz daha yaklaştırmasıdır. O uçuruma yuvarlanmaları sonucu bir daha kalkamayacakları ve oluşacak vahim sonuçları düşünmelerinin verdiği acıyla oluşan hırçınlaşmadır.
Bu nedenledir ki, hazır Meclis’te muhalefet de yokken, bana ne kadar engel olacak durum varsa ortadan kaldırayım mantığı ile hareket etmektedirler. Ancak, kendilerine destek verenleri boğmaya çalışarak, önlerinde engel olarak gördüğü öğretmen ve gençliği demokrasiyi yok sayarak baskı yapmak suretiyle yıldıracağını düşünüyorsa yanıldığını en yakın zamanda görecektir.
Eğer baskılar zulümler bunları yapanları yaşatsaydı, bugün faşizm ve komünizm yeryüzünden silinip gitmezdi. Daha düne dönersek bir kısım düzmece suçlamalarla müebbet hapis cezası alanlar bugün onlarında bulunduğu meclis çatısı altında söz sahibi olmazdı. Bugün bu zulümlere tabi tutulan ve tutulmaya çalışan sessiz çoğunluk demokrasinin kuralları içerisinde demokratik haklarını kullanarak bu yapılanların rövanşını alacaktır. İşte o zaman olacak şaşırmanın sonucunda meydana gelecek çıldırmayı hep beraber göreceğiz.

Yazarın Diğer Yazıları