Sevr'e 'belge' mi desek, 'antlaşma' mı desek!

Sevr, belge mi, antlaşma mı? Tartışma yersiz. Neticede Batı, Türkiye'yi bitirmek istemiştir. Bir metne iki taraf imza atmışsa bu bir antlaşmadır. Var sayalım ki vesika (belge) ne değişir? 433 maddelik Sevr metnini incelediğinizde, başını İtilaf Devletleri'nin çektiği Batı'nın, Osmanlı'yı, lime lime etmek istediğini görürsünüz.  Türklere küçük bir alan bırakılıyor ama orada tutunmamız mümkün değil. Zaman içinde ya katledileceğiz ya Orta Asya'ya sürüleceğiz.

Elbette bu belge/antlaşmaya Vahîdettin de razı olmaz, olamaz! Ama eli mahkûm. Esir çünkü! İngilizler İtilaf içinde en güçlüsü ve ne derse yapmak mecburiyetinde. 

İngilizler, İttihatçıları, kendilerine karşı gördüklerini tutup tutup Malta'ya sürüyorlar. İstanbul'da, payitahtta bütün bu olanlar. Vahîdettin ise rüya ile amel derdinde!

Maksat Vahîdettin'i temize çıkarmaksa, Millî Mücadele'ye tavır konmuş demektir. Vahîdettin'in vatanseverliğinden kimse şüphe etmez, edemez. Ama "teslim" alındığını, elinin kolunun bağlandığını bilmemiz gerekir. M. Kemal'i Anadolu'ya Vahîdettin gönderdi, denir her vakit. Kim gönderecekti zaten. Anadolu'ya Millî Mücadele'yi başlatması için yolladı iddiası, sonra gelişen hâdiselere bakarsak, mantıklı görülmüyor. M. Kemal'in idamını isteyen de Vahîdedin. (24 Mayıs 1336 [24 Mayıs 1920] tarihli ferman.)

Şimdi yine aynı tezgâh... Sevr bir proje ve mutlaka hayata geçirilmek isteniyor.

R. T. Erdoğan'ın önceki gün anlattıkları dehşet verici. ABD, göz hapsindeki Papaz Andrew Brunson için, "Saat 18.00'e kadar serbest bırakacaksınız!" diye emir buyuruyor!

R. T. Erdoğan, AA kameramanını Saray'ına çağıracak, bütün kanallar canlı yayına geçecek, sonra "Bağlayın şu Trumpp denen adamı! Görüntülü konuşacağım!" diyecekti. Trumpp elbette konuşmayacaktı ama biri cevap için çıkacaktı. Reis, bir "Kasımpaşalı" olarak, "Al bunu Trumpp'a ilet!" diyecek ve malum kol işareti yapacak, telefonu kapatacaktı. Bütün Türkiye alkışlamaz mıydı?!

ABD'lilerin yaptığı çok ama çok ağrıma gitti!

Bekamız söz konusuyken "belge" mi, "antlaşma" mı tartışmasına giriyoruz.

Sevr'den, dönem dönem söz edilir. Hem de hiç ummadığınız isimler, "Padişah imzalamadı; antlaşma değil!" diyerek zil takıp oynuyorlar.

Ordumuz Kostantiniye'yi kuşattığında Bizanslılar neyi tartışıyordu?! Biliyorsunuz...

Bizans imparatoru "tehlikeyi" görmüştü. Türklerle ölümüne vuruştu. Takdir etmemek mümkün mü!

Biz de, ülke kuşatılmış, "belge" desen de, "antlaşma" desen de neticesi aynı olan bir tartışma başlatıyoruz.

Mabeyin Baş Kâtibi Ali Fuad Türkgeldi'nin şahitliğinde, Vahîdettin'in ne yaptığını sonra yazayım.

Nutuk'ta, Sevr, "proje, ahidname, muahede, muahedename" olarak geçer. Muahede; ahitleşme, antlaşma demek.

Bu "belge/antlaşma"ya Sadrazam Tevfik Paşa da, kabinesinde yar alan, daha önceki sadrazamlardan, M. Kemal için "Mustafa Kemal Paşa'yla onun emrindeki birkaç kişinin mevki ve şan hırsı yüzünden kadim Osmanlı Devleti ve muazzam İslâm Hilâfeti söndü ve perişan olup gitti." diyen Ahmet İzzet Paşa da "muahedename" demişlerdir.

M. Kemal "proje" diyor ki, daha önce de yazdım, çok yerinde bir ifadedir.

Yazarın Diğer Yazıları