Seyahat acente sayısı acilen azaltılmalı!

1980’li yıllardan itibaren günlük hayatta tecrübe ettiğimiz ekonomik anlamdaki “enflasyonu” daha sonraki süreçte hayatın her alanında görmeye başladık. Kelime anlamı olarak “bir şeyin rakamsal olarak istenilenden fazla artması” diye açıklayabileceğimiz bu kelime, artık günlük kullanım dilimize iyice yerleşmiş durumda.
Trafikteki araçların çokluğundan şikayet eden biri durumu açıklamak için “bu şehirde artık bir araç enflasyonu var” cümlesi ile ne anlatmak istediğini kolaylıkla anlatır hale geldi. Ben de bu alışkanlığı bozmadan, konunun  “turizm sektörü” boyutunda, “seyahat acentesi enflasyonuna” değinmek istiyorum.
Çoban mantığı ile her konuyu çözebileceklerini sanan,“bazı politikacılar” geçmişte söyledikleriyle ve peşkeş çektikleri kredilerle günümüz “turizm sektörünün” sonunu hazırlayan uygulamaların bir numaralı mimarı oldular.
 “Çok yatak, çok turist, çok para” diyen bu politikacılar, o zamanlar “turizm sektörünü çiftlik, turisti de yolunacak bir kaz” gibi gören ve “kendilerini en iyi turizmci” olarak addeden kesimce çok beğenildiler. Sonuçta “liberal ekonomiye geçilmişti ve isteyen istediği ticareti yapmakta” özgür idi. Yapılan propaganda buydu, ama gerçekte liberal ekonomilerin olmazsa olmazının “kayıtlı ekonomi” olduğu gerçeğini hep perde arkasında tuttular. Batılı liberal ekonomilerde “devlet kredilerinin peşkeş” çekilmesi halinde, o peşkeşi yapan veya yapılmasına göz yuman yetkilinin “hayatının kaydırıldığını” hep gizlediler.
Gerçek liberalizm ile uzaktan yakından bir ilgisi olmayan, kafalarına göre bir “liberalizm modelini” ülkemize dayattılar. Liberalizm ne diyorsa, onun tam tersini yaptılar ve uygulamalarına göz yumdular. Onların asıl amacı zaten gerçek manada bir “liberal ekonomi modelinin uygulaması” değildi. Devletin ve Milletin birikimlerini yağmalamak için kullandıkları bir “araçtı”.
Bu zihniyetin “turizm sektöründeki” uzantısını da “seyahat acentelerinde” görebiliriz. Başlangıçta, Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan kendilerine verilen “seyahat acentesi belgesini” muhafaza edebilmek için, her yıl en az 40 bin dolar döviz girdisi yaptığını belgelemek zorunda olan acentelerden, bu yükümlülük şimdi kaldırıldı. Neden diyecek olursanız? 1982’den sonra belli oranda Türk Tur Operatörü sektörde varlığını sürdürür iken, Devletten aldıkları kredilerle kurdukları şirketlerin hisselerini  “yabancı firmalara satmak” daha kolaylarına geldi. Zaten onların bu hisse devirlerini engelleyecek hiçbir kanun da yoktu. Ne de olsa  “demokrasi ve liberal ekonomi modeli” takip ediliyordu.
Ülkeye soktukları dövizin hiçbiri gerçek beyana dayanmayan (çünkü birebir faturası kesilmeyen) döviz girdisi beyanları, çoğu acentenin kullandığı bir “hile” idi. O zaman Milletimiz adına şunu talep ediyorum. Her yıl en az 40 bin doların Türk Lirası karşılığı kadar “gelir faturası beyan etmeyen” tüm seyahat acentelerinin “işletme belgeleri” iptal edilsin.
Acente sayısının artması ile döviz girdisinde orantılı olarak bir artışın gerçek anlamda olmadığı aşikar. O zaman hiç olmazsa “acente enflasyonun” bir nebze önüne geçmek için, yukarıda da değindiğim gibi. Bu yıl Maliye Bakanlığı tur otobüslerini denetleyerek işe başlayabilir. Tura katılan turistlere “fatura verilip verilmediği” yukarıda verdiğim örneklerin teyit edilmesi açısından da bir tecrübe oluşturacaktır. Kısacası, “belgesi olan değil, vergisini veren acentecilik” yapsın.

Yazarın Diğer Yazıları