​Şeytan bunun neresinde Deli Dumrul Köprüsü(!)

​Şeytan bunun neresinde  Deli Dumrul Köprüsü(!)
Son yalan "İzmit Körfez Geçiş Köprüsü"nün bitiriş tabliyesinin vidaları sıkılırken piyasaya sürüldü.

7.6 milyar dolara mal oldu.

Devletten bir kuruş çıkmadı.

Bakan, bunu söylüyor.

Peki!

Köprü bedava yapıldı.

Geçiş niçin parayla?

Ve niçin çok pahalı?

***

Devletten 1 kuruş çıkmadı, "biz cumhuriyet tarihinin gördüğü dahi devlet adamlarıyız, bedavaya getirdik köprüyü" diyorlar. Geçiş: 35 dolar artı KDV. Bu da tutuyor 117 TL.

Körfez köprüsü: 117 TL.

Birinci Köprü: 5 TL bile değil.

5 TL diyelim.

İkinci Köprü: 5'TL bile değil.

Yine 5 TL diyelim.

Birinci ve İkinci Boğaz Köprüleri'ni de devlet yaptırdı. Devlet vatandaştan vergi topladı. Vergiyle toplanmış ya da toplanacak parayla yine müteahhide ihale etti, 2. boğaz köprüsünü yaptırdı.

5 TL'ye geçiliyor.

İzmit Köprüsü'nü müteahhit yaptı.

117 TL'ye geçilecek.

Şeytan bunun neresinde?

***

Şeytan: söylenen yalanda.

Şeytanlık: gizlenen soygunda.

Malzeme, işçilik.

Japon'a teknoloji hakkı.

Görünmez komisyonlar.

Gizlenen bağışlar.

Ana para artı dış borç.

Borca ödenen faiz.

Müteahhit şirketlerin kârı.

Toplanıyor alt alta. Çıkıyor ortaya hesap:

(...)

Deli Dumrul Köprüsü oldu...

Necati Doğru Sözcü

 

**************

 

Yeni Türkiye; Bir kara ütopya

-----

(...)Tek amaç iktidar ve ona hizmet edecek anlatılar, hikâyeler...

Determinist bakış, diyalektiğe kapalıdır; oysa her şey zıddıyla kaim ve zıddıyla anlamlıdır.

(...) Her kavramı, her kutsalı ve her değeri iktidarına kurban eden siyasi hareketlerin hayırla anılmayacağı çok açık... Mütefekkir Samiha Ayverdi, "Günlük politikaya alet edilemeyecek üç milli kıymet vardır; bunlar tarih, din ve dil" der.

Geleceği göremeyen iktidarların, kendi gelecekleri üzerine inşa ettikleri politikalar hüsranla sonuçlanır. Ceremesini ise halk çeker.

Ezcümle; "Biz varsak her şey var, biz yoksak hiçbir şey yok" anlayışıyla hareket eden siyasi yapılara ve dayatmalara direnebilecek güçlü bir siyasi muhalefete, medyaya ve toplumsal temelde eleştiri mekanizmalarına hayati derecede ihtiyaç var. Zira iktidarlar güçlü muhalefet aynasında kendilerini siygaya çekerler. Aksi takdirde "Yeni Türkiye" bir kara ütopya yolunda hızla ilerlemektedir.

Ayşe Sucu Sözcü

 

**********

 

"Paralel Davası"nı yürütenlere ibret olsun

Önemli soru şu.. İki yıl sonra.. Üç yıl sonra..

(...)  Paralel'in sonu da Ergenekon gibi olur mu, olmaz mı?

Bıçak sırtı bi' durum var..

Eğer..

- Paralel yapının üzerine sağlam delillerle gidilirse.. Davalar kurdukları tezgâh, kumpas üzerinden yürürse..

- Ürettikleri belgeler, sahte tanık tezgâhları, yasadışı dinlemeleri, hukuk dışı uygulamaları temel alınırsa..

- Her olay, her iddia ayrı bir davanın konusu olursa..

- İddianamelere özen gösterilirse.. 'Kopyala yapıştır' yöntemiyle hazırlanmazsa..

- Devlet içindeki örgütlenme net biçimde oraya koyulursa..

- Soruşturma  sırasında hukuk ihlâl edilmezse..

- Dava sürecinde usul hataları yapılmazsa..

- Savunmaya yeteri kadar söz verilirse..

- Kısaca Paralel'le mücadelede hukuk dışına çıkılmazsa..

Paralel'in sonu Ergenekon davası gibi olmaz..

***

Eğer..

- Ergenekon'da olduğu gibi torbalama yöntemine gidilirse, önüne gelen içine atılırsa..

- Alakasız olayların iddianameleri tek davada birleştirilirse..

- Ergenekon'da olduğu gibi, birbiriyle ilişkisi olmayan kişiler yan yana sanık sandalyesine oturtulursa..

- Yasa dışı telefon dinlemeleri yapılırsa..

- Paralelcilerin yaptığı gibi sahte tanıklarla dava yürütülürse..

- Delile değil, vicdani kanaate dayalı  mahkumiyet  verilirse..

Paralel'in sonu Ergenekon davası gibi olur..

Mehmet Tezkan Milliyet

 

***********

 

Adalet sürülmüştü

(...) Ergenekon savcılarının, taraflı, kasıtlı, haksız iddialarını mahkeme heyetinin aynen kabul etmesi, komutan, hukukçu, bilim adamı ve gazeteci yüzlerce insanın sahte delillerle mahvedilmesi, hukuk adına yüzkarası bir olaydı.

Kolu her yere uzandığı söylenen "Ergenekon" adında bir örgüt uyduruldu, ülkede her kötülüğü bu örgütün işlediği iddia edildi.

Şimdi "Paralel" denilen yapıya mensup polis, savcı, hâkim, bürokrat ve siyasetçinin kurduğu anlaşılan kumpas, birçok insanın hayatını kararttı, ölenler, intihar edenler oldu.

Bunların hepsinin yalan olduğu, Yargıtay'ın "Ergenekon diye bir örgüt yoktur" kararıyla kesinleşti. Bu iyi tabii ki ama o işkenceleri çekenlerin acıları ne olacak?

Hâkim Köksal Şengün'ü eleştirilerimden hariç tutuyorum.

O, hukuka göre karar veren bir hâkim olduğu için 2011 yılında mahkeme başkanlığından alınıp Düzce'ye sürülmüş, âdil davranışı cezalandırılmıştı!..

Rahmi Turan Sözcü

 

*********

 

Önce kendini nasıl sattığını yaz!

Ortalık yıkılıyor: Yargıtay'da hâkimlerin Ergenekon davasını lime lime ettikleri ve mükemmel bir gerekçeli kararla, davayı pek çok yönden iptal ettiklerini okuyoruz. Daha dava sürerken alkış üzerine alkış tutturanların, ne yani Ordu darbeci değil mi sözleriyle davayı haklı çıkarmaya çalışan sürüngenler, Ergenekon ve darbe olayı var, ama kuruların yanında yaşlar yanmamalıydı diyen hukuk hokkabazlarına kadar bir sürüsü, şimdi de Yargıtay'ın kararını alkışlıyor...

O zamanlar Cemaatin (ve iktidarın tabii ki) kahredici ve mahvedici yargı kılıcı karşısında tir tir titreyenler... Biat edenler, boyun eğenler, yazılarında gizli-açık FG'ye referans verenler... Orduya vurulsun da nasıl vurulursa vurulsun.. yeter ki subaylar biçilsin, isterse suçsuz olsunlar gibi sapkın beyinlerinde sözde düşünce üretenler...

***

Tanrım hepsi ne kadar çoktular ve ne kadar da her yeri kaplamışlardı!

Tüm TV'ler.. Tüm gazete sayfaları, köşeleri... Akademia'nın sözde siyasi pek çok düttürüğü...

Paralar su gibi, köşelere on binlerce liralar olarak akıtılıyordu.. Otuz bin - kırk bin liralar, romancı kimliğinin "saygınlığına" sığınılarak genel yayın müdürlüklerinde ceplere konuyordu... Her birinin sırtından "inandırıcılık" satın alınıyor ve kamuoyuna pompalanıyordu! Bak onlar da yazıyorsa tabii ki doğrudur dedirtmek için.

Amerikancılar, casuslar, satın alınmışlar başrole çıkartılmışlardı!

Ne kadar karanlık bir 5-7 yıldı! Her şeyin doruğu yaşandı; yalanın, rezilliğin, kahpeliğin, hukuksuzluğun, destekçiliğin, onursuzluğun...

Z. Öz'lerin dibinden ayrılmayan sözde hukukçuları tanıdı bu dünya...

Dolayısıyla cinayetleri alkışlayanları da...

O dönemin şakşakçıları, bugün manşetler çakıyor, demeçler patlatıyor, yorumlar yazıyor hak yerini buldu manasında!

Tamam yaz tabii hak yerini buldu diye, yaz tabii ki nihayet gerçek bir şeyler.. Ama önce kendini yaz, hangi entrikalar içinde kimliğini kaybetmiştin, veya hangi fikir kimliksizliğinin kurbanı olmuştun?.. Bunu yaz önce...

Orhan Bursalı Cumhuriyet

 

*******

 

Yandaş kalemşorlar bu satırları yabana atmasın

Ne de olsa tecrübe konuşuyor(!)

Giderek kriminal bir vakaya dönüşen bu gazetecilik anlayışı, maalesef gazeteciliği de, siyaseti de kirletmektedir. (...) Geçmişte yaşanan örnekler onlar için bir anlam ifade eder mi bilmem ama yine de hatırlatmakta yarar var; eski Türkiye'deki medya düzeninin nice kudretli gazetecisi de tıpkı bugünün tayin edilmiş gazetecileri gibi her şeyin kendilerinden ibaret olduğunu zannediyordu ama bir sabah kalktılar ki apoletleri sökülmüş ve yapayalnızdılar.

Hepimiz için sadece bir tek yol var, herkesin hukukunu gözeten adil ve vicdanlı gazetecilik...

Mehmet Ocaktan Karar