Şiddet üzerine düşünceler...

Psikanalizin babası Sigmund Freud, saldırganlığı insan doğasının bir parçası olarak görür.  Nörobiyolog Joachim Bauer ise, "Şiddet, insanın temel içgüdüleri arasında değildir" der.

Ve devam eder: "Normalde insanlar bir başkasına zarar verecek eylemler yapmaktan kaçınır. Ayna nöronları denilen nöronlar nedeniyle insan başkasına verdiği acıyı önce kendisi hisseder."

Doktora göre, insan beynindeki bir kısım nöronların oluşturduğu bir sistem, onu şiddetten alıkoyan bir mekanizma yaratıyor. Ancak uzmanlara göre, buna rağmen her insanın katil olması mümkün. Peki, gerçekten de her insan, kanlı bir katile dönüşme potansiyelini içinde taşıyor mu? Bazı insanlar aynı olayda neden insan öldürmüyor da başka bir insan bunu yapıyor?

Anlamak için nerelere bakmalı? Eğer şiddet insan doğasının bir parçası ise, ille de saldırganlık şart mı? Şiddet eğitilip başka bir alana kanalize edilebilir mi? Hatta şiddet, terbiye edilerek insana fayda sağlayacak bir eserin itici gücü haline getirilebir mi? Eğer böyle ise yaratıcılıkla şiddet arasında bir bağlantı kurmak mümkün mü? Kim bilir, belki de bunu yaratıcılık ve insan doğası üzerine yazan psikanalist Anthony Storr'a sormak gerekiyor.

Yine uzmanlara göre hiç kimse katil olarak doğmadığına göre, insan öldüren ve işkence yapanları "anlamak" için geçmişte yaşanan ağır travmalara bakmak gerekiyor kuşkusuz.

Ha, bir de kan kokusu var...

Nöropsikolog Thomas Elbert şöyle bir bulgudan söz eder: "Araştırmalar kan kokusunun gıda ürünlerini daha taze göstermek amacıyla gıda sektöründe kullanıldığını ortaya koyuyor..."

Beyin araştırmaları ise insanın barışçıl bir canlı türü olduğunu, fakat ağır travmaların beynin yapısını değiştirerek şiddet güdüsünü tetikleyebileceğini gösteriyor.

Biraz derince düşünmeye değmez mi? Ne dersiniz?

***

BEYEFENDİ

Edebiyat akımı ve bir okumayan

Bir zamanlar arada bir takılıp gırgır şamata yaptığımız bir arkadaş vardı diye geçirdi içinden. Şimdi nerelerde olduğunu bilmiyorum diye de ekledi. Hay Allah, nereden çıktı şimdi bu herif? Marmara Bölgesi'nde küçük bir ilçenin sahilinde sevimli bir kafeye girdi sonra. Çayını söyledi. Montunun "Büyük Kitap Cebi"nden son 40 sayfasına kadar okuduğu kitabını çıkarıp masaya bıraktı. Parmakları sessizce kitabının üzerinde gezinirken, o hergele düştü aklına yeniden.

Orta yaşlarda biri diye mırıldandı Beyefendi, yakışıklı, her türden canlıyla kolay diyalog kurabilen, sevimli, komik, sıcak, cana yakın, biraz ukala, kadınların karşısında ela gözlerine çok güvenen bir tipti. Kitap kurdu sayabilirdi onu yakından tanımayanlar. Zira önemli hemen her yazar hakkında mutlaka söyleyebileceği epey şey vardı. Eserlerini bilirdi. İçlerinden ezberlediği "vurucu" cümleler de vardı kitaplarda. Bu durumda da "ağzı laf yapan" bir arkadaştı doğal olarak. Bütün bu meziyetlerine rağmen, çok laf ederken, kendi kişiliği hakkında ketumdu. Mesela aslında doğru dürüst kitap okumazdı. Hiçbir kitabı tam olarak okuyup bitirdiği vaki değildi. Peki ne yapardı kitap kurdu bilge biri görünmek için? Yazarlar ve  kitapları hakkında bilgi edinirdi. Kitabın arka kapağını ve önsözünü mutlaka birkaç kez okur, asgari bilgiyi edinir ve bunu da dost sohbetlerinde bir güzel pazarlardı. Ve bu yüzden de okuyan, görece vasatın üstünde bir çevre edinmeyi başarmıştı. Foyası mı? Hiç ortaya çıkmadı.

Hemen sonra gelen ikinci çay için bardağa uzanırken, neden bu işin zihnine düştüğünü anladı Beyefendi.

Zira, hayatında tek kitap okumadığı halde ikide bir "Acaba yeni bir edebiyat akımı var mı memlekette, ya da gelir mi, ne dersiniz" diye soran beyefendiyi anımsamıştı tebessüm eşliğinde de...

***

İŞTE O KADAR

Cesareti olmayanın bahanesi bol olur.

***

OKUYUNUZ

İkisinin yolu, o büyülü kasabada kesişti! Oysa ikisi de âşık olmak istemiyordu. Çünkü Josh'ın çok yoğun bir hayatı vardı ve bu hayatın içinde Grace'e yer yoktu. Üstelik Grace, kendisine yer olmayan hayatlara sığmaya çalışmaktan çok yorulmuştu. Bunu, ailesi ile hayatı boyunca deneyimlemişti. Yeniden aynı şeyleri yaşamak istemiyordu. Kalbini bu tuzaktan korumalıydı. "O Sen Olmalısın" yazar Jill Shalvis'ten aşkın doğası üstüne keyifli bir roman...

basliksiz-2-051.jpg

Yazarın Diğer Yazıları