Sıfır sorun

Yani sorunsuz bir ülke yönetimi, her yer dikenlerden arındırılmış gül bahçesi öyle mi? Bu da benim ülkem Türkiye. Allah Allah, yapmayın beyler bir yanlışlık olmasın diyecektim fakat pardon siz, gülü seven dikenine katlanır diyormuşunuz da ben yanlış anlamışım. Keşke çöle döndürdüğünüz vatanımı değil dikenli gül bahçesi, çalı yetişir halde bulsam ona da razıyım.
İçeride ve dışarıda yaşanan kavgaları insanlar şakalaşıyor diyerek alkış tutup, hızla yaklaşan fırtınaları mevsimsel geçişler sayarak yürütülen politikaların uğratacağı yıkımların enkazını temizleyemezsiniz. Enkazın olduğu yerdeki felaket ise insanlık için son demektir.
İçeride, yani ülkemde yaşananlara şöyle bir bakarsak, gün geçmiyor ki insanlar ölmesin, yangınlar çıkarılarak mallar yağmalanmasın. Yapılan açılımlar sonucudur ki bazıları açıldıkça açılırken, açanlar da kaçacak yer aramasın.
İleri demokrasi adına milleti etnisitelere ayırarak sorunu sıfırladığını sananlar, çatışmalardan nemalanmayı marifet saymışlardır. Kendilerine karşı öf diyenlerin soluğunu keserek ülke yönetimini demokrasi dışına itmeyi bir başarı olarak takdim etmişlerdir.
Liberal ekonomiyi uygulama adına devlet malları peşkeş çekilip, girdilere zam üstüne zam yapılarak çalışanı kapıya koymuşlardır. Halka hizmet adına fiyatları donduranları ise cezalara çarptırmışlardır.
Yargı kararları kişi ve gruplara göre farklı uygulanarak, kimilerinin sorgusuz sualsiz hapislere gönderilirken, kimileri törenlerle karşılanıp suçsuz ilan edilerek ellerindeki bez parçalarıyla zılgıtlar eşliğinde şölenler yapmalarına izin verilmiştir. Yandaşlar makamlara yerleştirilirken, yandaş olmayanlar sürgünlere gönderilerek çalışanlar bir birine düşman edilmiştir.
İçeride bunlar gibi nice sorunlar yaşanırken dışarıda da pek farklı olmamıştır. Ermenilere verilen onca tavizlere rağmen, Ermeniler ne sözde soykırım yalanından ne de toprak talebinden vazgeçmişlerdir.
İran için dünyanın önünde kalkan olunurken o kalkmış Suriye’ye dokunursan ülkenizi vururum diyerek tehdit etmiştir. Ha Suriye demişken dalgalanan Türk bayrağını indirerek o toprakların asli sahibi Türkmenlere zulmetmekten geri durmamıştır. Sınırımıza asker yığarak güya bize gözdağı vermeye kalkışmıştır.
Kıbrıs Rumları her istediklerini elde etmelerine rağmen, “işgalci Türk ordusu Kıbrıs’ı terk etsin” diyerek AB’ye giriş görüşmelerinde önümüzde hep takoz olmuşlardır. Yunanistan ise kıta sahanlığı adı altında Ege Denizini Yunan gölü olarak ilan etmiştir. Ege’deki en küçük adaya dahi bayrağını çekip, Avrupa’yı kullanarak bizden taviz üstüne taviz koparmıştır.
Bulgaristan’da yaşayan soydaşlarımıza Bulgarlar hasmâne davranarak dilini konuşmasına ve dinini yaşamasına izin vermeyerek sorunlar yaşatmaktadır. Irak’ta ise başımıza çuval geçirilip her gün kardeşlerimizin ırzına geçilerek öldürülmektedir.
Ülkemde kendi tarihi mirasım yok olurken, Rum’un, Ermeni’nin kiliseleri restore edilerek veya bunların Anadolu’dan gönderilmesine faşistlik diyerek sorunsuz yaşayacağımız sanılmış. Ezeli Türk düşmanları sırtımızı sıvazlarken sevildiğimizi zannedip sevinenler oldu. Oysa o sıvazlamanın, hançerin batırılacağı yerin aranması olduğunu fark edemediler.
Unutulan ise “Ayıdan post, domuzdan dost olmayacağı” idi. Eğer gerçekten sıfır sorun isteniyorsa, önce ülke içinde kendi halkımızla olmalıdır. Bunu da yaparken açılım adı altında ayrıştırma yerine, değerlerimiz etrafında milleti bütünleştirmeye, yandaşları kayırma yerine herkesi kucaklamaya çaba sarf etmeli, doğru söylenenleri değerlendirip insanları susturmamaya ve her ülke insanının Türk vatandaşı olduğunun şuuruyla hareket edilmelidir.
Dışarıda ve bazı odaklara karşı sıfır sorunda ise, istenildiğinde taviz vermeye değil, ilişkileri çıkarlar doğrultusunda geliştirmeye özen gösterilmelidir. Geçmişte yaşananlar unutulmadan hep teyakkuzda olunarak herkesin anlayacağı dilden konuşma yapılmalıdır.
Maalesef biz sıfır sorun dedikçe birileri yılışarak şunu da isterim, yoksa sorun olurum ha demeye devam ediyor. Ne der atalarımız  “çivi çiviyi sökermiş” . Sevene kalbimiz açık küsene ise güle güle.
Bu düstur başkaları için olmazsa olmazımız olmalıdır. Kendimiz için ise karşılıksız seven, gönül eri, insanlar olmalı, mutlu yaşamanın reçetelerini yazıp ilaçlarını kullanmalıyız. Eğer toplumu hastalandırır isek uçuşan tozdaki her mikrop bünyeyi yıkar. Yıkılan toplumlarda ise ayağa kalkan pek görülmemiştir. Geçmiş tarihimiz bunun canlı şahididir. Sevmek güzeldir, hele de aşk karşılıklı olursa.

Yazarın Diğer Yazıları