Sigorta sektörü ne kadar işlevsel? / Selim KADIOĞLU

Sigorta sektörü ne kadar işlevsel? / Selim KADIOĞLU
Modern anlamda sigortacılık uygulamalarının ülkemizde 150 yıla dayanan bir geçmişi var. Sigortacılık sektörü, 1990’lı yıllarda başlayıp 2000’li yıllarda hızlanan yapısal dönüşümün ardından oldukça önemli bir gelişme kaydetti. Ne var ki henüz gelişmiş ülkelerdeki büyüklüklerden ve işlevlerden uzak görünüyor. Bu yıl 6 Şubat’ta yaşadığımız yıkıcı depremler bağlamında baktığımızda da bu değerlendirmeyi doğrulayan bir sonuç ortaya çıkıyor.

Ülkemizde trafik ve kasko sigortalarının toplam sigorta primleri içindeki payı %41,4 gibi oldukça yüksek bir düzeyde bulunmaktadır. Doğal olarak, gündelik hayatta sigorta ile ilgili en çok konuşulan konu da trafik ve kasko sigortaları ile bunların son zamanlarda çok artan fiyatları olmaktadır. Bununla birlikte, sigortacılık bunlardan ibaret değil. Konut sigortaları, işyeri sigortaları, sağlık sigortası, hayat sigortası, tarım sigortası, deprem sigortası gibi çok sayıda bilinen ve satın alınan sigorta ürünü var.

Sigorta sektörü 2022 yılının tamamında toplam 235 milyar TL prim üretimi gerçekleştirmiş. Yani verdiği sigorta teminatlarının karşılığında bu tutar kadar prim almış. Bu toplamın içinde başlıca sigorta branşlarının paylarına baktığımızda durum şu şekildedir; trafik sigortası %22,5; kasko %18,9; hayat %13,2; sağlık %12,8; yangın ve doğal afet sigortaları (deprem dahil) %11,6.

Toplam prim üretimi bu yılın ilk altı ayında 210 milyar TL olarak gerçekleşmiştir. Bu tutar, geçen yılın aynı dönemine göre %131 artış ifade ediyor. Artış rakamı gerçekten etkileyici. Peki bu, sigorta pastasının büyüdüğü anlamına mı geliyor? Kısmen evet ama bu yüksek artışın asıl nedeni, genel fiyatlarda ve sektörle ilişkili maliyetlerdeki muazzam artış.

Geçmişten günümüze sigortacılık pastasının büyüyüp büyümediğini en iyi, sektörün millî gelir içindeki payına bakarak anlayabiliriz. Yirmi yıl önce 2003 yılında bu pay %1,4 idi. Bugün ise mevcut yıllık toplam prim büyüklüğü ile sigorta sektörü millî gelir içinde ancak %1,6’lık bir paya ulaşabilmiştir. Görece düşük bir büyüme gerçekleştirmiş. Buna karşın, ülkemizle benzer gelişmişlik düzeyine sahip ekonomilere baktığımızda bu oranlar daha yüksek. Örneğin Polonya %2,2, Meksika %2,4, Hindistan %4, Brezilya %4, Malezya %5. Gelişmiş ülkelerde sigortacılık sektörünün millî gelir içindeki payı ise ortalama %8-10 gibi bir seviyede bulunuyor.

Sigorta sektörünün büyüklüğü neden önemli ve üzerinde düşünmeye değer durum nedir? Çünkü sigorta sektörünün, kişilerin ve işletmelerin tehlikelere, belirsizliklere karşı korunması, ekonomik kayıpların telafisi ve faaliyetlerin sürdürülebilirliği bakımından çok önemli işlevleri var. Bunu 6 Şubat’ta yaşadığımız depremlerin sonuçlarına baktığımızda da çok somut şekilde görebiliriz.

Resmî raporlara göre söz konusu depremlerin ekonomik etkisi 104 milyar dolar olarak hesaplanmaktadır. Bu tutar millî gelirin yaklaşık %10’una karşılık gelmektedir. Gelişmiş ülkeler için bile çok yüksek bir oran bu. Ekonomiyi rayında tutarak bunun altından kalkmak hiç kolay değil. Zaten yıkımı doğrudan yaşayan illerin dışında, ülkenin tümü, tüm diğer kesimler de bunun sonucundan önemli ölçüde etkilendi. Bu etkiler yıllara yayılmış olarak bir süre daha devam edecektir. Peki, sigorta sektörü maddi kayıpların karşılanması ve yaraların sarılması bakımından ne kadarlık bir katkı sağladı?

Temmuz ayı verilerine göre, Kahramanmaraş depremleri nedeniyle DASK tarafından bugüne kadar 377 bin dosya için 29 milyar TL hasar ödeme yapılmış. Türkiye Sigorta Birliği verilerine göre ise sigorta şirketlerince 144 bin dosyada yaklaşık 26 milyar TL tazminat ödemesi yapılmış. Bu durumda Temmuz ayı itibariyle toplam ödeme 55 milyar TL olmaktadır. Bu rakamın, henüz tamamlanmayan dosyalar nedeniyle önümüzdeki aylarda biraz daha artması bekleniyor. Sigorta şirketleri 35 bine yakın dosya için 10 milyar TL tutarında rezerv ayırmış durumda. DASK’ın da buna yakın bir ilave ödemesi olursa, toplam tutar 75 milyar TL’ye yani yaklaşık 3,5 milyar dolara (ödeme tarihlerindeki kurlar dikkate alınarak) ulaşabilir.

DASK’ın ödemeleri zorunlu deprem sigortası kapsamında konut hasarları için olurken, sigorta şirketlerinin ödemeleri de işyeri, kâr kaybı, mühendislik, nakliyat, kasko, hayat ve ferdi kaza sigortaları gibi ürünlerde gerçekleşmiştir.

Kahramanmaraş depremi nedeniyle DASK dahil sigorta sektörünce yaklaşık 3,5 milyar dolar ödendiği dikkate alınırsa, toplam sigorta ödemesi, hesaplanan ekonomik kaybın yaklaşık %3,4’ünü oluşturmaktadır. Toplam sigorta ödeme tutarı oldukça yüksek olmakla birlikte bu tutar, ekonomik kayıpları karşılama oranı bakımından yetersizdir. Zira gelişmiş ülkelerde bu oran yüzde ellilerin üzerine çıkmakta ve dünya ortalamasına baktığımızda da afet hasarlarının yaklaşık %25’i sigorta ile karşılanmaktadır.

Uluslararası bir reasürans şirketince hazırlanan rapora göre, 2023 yılının ilk yarısında dünyada afetler nedeniyle meydana gelen ekonomik kayıplar 194 milyar dolar olmuştur. Bu rakamın önemli bir kısmı Türkiye ve Suriye’deki deprem kayıplarından kaynaklanmıştır. Buna karşın aynı dönemde afet hasarlarının 53 milyar doları yani ortalama %27’si sigorta tarafından karşılanmıştır.

Keşke bu büyük yıkımlara yol açacak afetler olmasa. Ama maalesef bu konuda trend tüm dünyada artış yönünde. Bunun sebeplerinin başında da çarpık şehirleşme ve iklim değişikliği yer alıyor. Madem durum böyle, keşke bizde de ekonomik kayıpların çoğu sigorta ile karşılanabilse. Biz de %25’lik dünya ortalamasını sağlayabilseydik son depremler için yaklaşık 25 milyar dolarlık bir sigorta tazminatından bahsediyor olacaktık. Bu durumda yurtdışından finansman için uğraşmak durumunda kalmadığımız gibi bu derece yüksek vergi ve zamlarla da karşılaşmayacaktık.