Şikayet

Sikayet, hep şikayet... Nedir bu kardeşim. Kimi kime şikayet ediyorsun. Sen bilirsin ya, hani bir türkümüz var  “Kendim ettim kendim buldum” diye. Tam da öyle işte. Ne yaparsak kendimiz yapıyor, sonrada başlıyoruz şikayete. Sonuç kocaman bir hiç. Zaman geçiyor sadece değişen şikayetin sayısındaki artış oluyor. Ne demişti başbakan yardımcımız “Halk bir kaç gün söylenir sonra unutur..” İşte o kadar.
Nereye gitsen, kiminle konuşsan, bakıyorsun ki herkes şikayetçi. Bir Allahın kulu da çıkıp bu günümüze de çok şükür demiyor. Elbette söylenenler doğrudur. Ama şikayetle de bir yere varılmadığı da gerçektir. O zaman yapılması gereken başka şeyler olmalıdır. Neden onlara baş vurulmuyor? İşte burası bir muamma.
Pazarcı eskisi gibi müşteri olmadığından, marketlerin kendilerini iş yapamaz hale getirdiğinden, müşteri ise fiyatların yüksekliğinden, ürünü seçtirmedikleri için aldıklarının yarısının çürük olmasından, hatta hiç bir ürünün üzerinde etiket bulunmadığından, oradaki görevli zabıtaların ise bir kenarda seyirci konumunda beklediğinden şikayetçi. 
Üretici elindeki ürünü satamadığından veya zararına sattığından, tüketici ise üreticinin sattığı fiyatın on katına satın aldığından şikayetçi. Kar yağdı zam. Yağmur yağdı zam. Kurak oldu zam. Dolar pahalandı zam. Kimin cebinden çıkacak bu zamlar elbette tüketiciden. Sade bu mu? Elbette değil. Bir de merdiven altı üretim. Paranla sağlığını da riske edersin. Yaptığın ise sadece şikayet.
Petrol fiyatları 120 dolardan 50 dolara düşer, çıkarken yapılan zamlar inerken geri alınmaz. Vatandaşın cebinden çıkar bilmem nerelere gider. Ben zamlı tarifeyle ulaşımıma devam ederim. Doğalgaz ucuzlar BOTAŞ’ın zararı kapatılacak denir. Bizler yine bir araya geldiğimizde konuşurken başlarız şikayete.
Doları pahalandırırlar vurgunu vuran vurur. Bu arada esnaf sanayici zam yapar. Elektrik su ve doğal gaz zamlanır, asgari ücretli bunları ödemek için çırpınırken, birilerinin ödemediği elektrik borçları da çıkarılan kanunla bizden tahsil edilir. Şikayet yine şikayet. 
Benim insanım iş bulmak için ağlayarak İş-Kur’un kapısını aşındırırken, Irak’tan, Suriye’den getirilen milyonlarca insana iş verilir. Yetmedi milyonlar üniversiteye giremezken bunların çocukları üniversiteye sınavsız alınır. Hastanelerde günlerce sıra bekleyip onlarca kalem adı altında para ödeyerek tedavi olunurken bunlar parasız ve sırasız tedavi olur. Bunları görür sadece şikayetleşiriz. 
Bakan asgari ücretle nasıl geçinilmez derken, vekiller öldüğü zaman bile asgari ücretlinin ömrü boyu kazandığı kadar para alır. Yetmedi bir sürü ayrılıcılığa sahip oldukları halde geçinemiyoruz diye şikayet ederler. 
Dünya’da en çok iş kazası bizde olurken, trafik kazalarında onlarca insanımız ölürken, yetkililerimiz kader diye geçiştirir. Bizler kuytularda bunun kader değil birer cinayet olduğunu söyleyip şikayet ederken, şehit işçilerin konut dağıtımında bu ülke sizinle gurur duyuyor diyerek bağıracak kadar kör oluruz.
Şehitlerimizin son nefesleri bugün bizim nefes alıp vermemizi sağladığı halde, şehitler gününde şehit yakınlarını azarlayarak ağlatırken, bölücülerin Dolmabahçe’de manifesto yayınlamalarını halka çözüm diye yutturulmasından şikayet ederken, bunlar neden yapılıyor diyemeyiz. 
Aziz Türk Milleti; şikayetlerinizde sonuna kadar haklısınız. Haksız olduğunuz durum ise şikayetlerinizin ortadan kaldırılması konusundaki duyarsızlığımızdır. Böyle olunca da kendi aramızda yaptığımız bu şikayetle dedikodudan öteye gitmeyen bizi şirke sokan konular olarak kalmaktadır.
Yapmamız gereken tek şey şikayetlerimizi ortadan kaldıracak yöntemleri bulmaktır. Başkanların belirlediği paralı ve emre mutu insanlarla bunların çözülmediği bu güne kadar görülmüştür. Bu sistem böyle gittiği müddetçe ne şikayetler biter nede bir milim düzelme olur. 
Önceliğimiz, bizim dertlerimizi bilecek, kimseye bağlı olmayan, gücünü halktan alan, demokrasiye inanmış, gerçek Türk ve Müslüman olan insanları şikayetleri çözecek makamlara taşımak olmalıdır. Ülkemizin ve halkımızın geleceği buna bağlıdır. Yoksa, şikayetler bitmediği gibi kendim ettim kendim buldum türküsünü çağırmaya devam ederiz.

Yazarın Diğer Yazıları