"Sıkıntı yok" biraz boğulduk o kadar

Boyum 1.60'dan uzun olduğuna göre "sel" konusuna girebilirim, boğulmam herhalde!

***

Öncelikle, ülkenin nüfus açısından en büyük şehri, sanayi, finans, kültür, eğitim, sağlık merkezi, tarihi bir afetle karşı karşıyayken Pearl Harbour ve İkinci Dünya Savaşı belgeseli yayımlayan TRT Haber'i, -ben dün içimden bütün iyi dileklerimi yolladım ama- bir kere de huzurunuzda tebrik etmek istiyorum!  Fatih'in topları surları döverken meleklerin cinsiyetini tartışan Bizans Kilisesi'nin "cool(!)"luğuna tur bindirdiler; emsalsizler!

Sonra A Haber'in Ankara muhabirlerinden Kübra hanım kızımıza bir çift lafım var:

"Selin hayatı felç etmesi" komik bir olay değildir. Felakettir. Ve bir felakete dair yorum/haber aktarırken gülümsenmez!

***

Gelelim "yetkililere":

Bir daha aday olmayacağını açıklayan Kadir Topbaş'ın "Yıllar önce Londra metrosunu da sular, seller basmıştı" rahatlığını anlıyorum da, Vali Bey'in "Sıkıntı yok" beyanını asla!

-Başbakan Yardımcısı Veysi Kaynak'ın verdiği sayı-  "AKOM 6 binden fazla personel, dalgıç ve pompalarla" olmayan sıkıntıya mı müdahale etmeye çalıştı gün boyunca?

E-5'in suya gömülmesi, D-100'ün trafiğe kapatılması "sıkıntı olmadığından" mı?

Araçlarını terk etmek zorunda kalan, ev-işyerlerini su basan, sele kapılan insanlar serinlemek için mi yüzüyordu lağım sularında?

Sıkıntı olmadığı için mi su basma seviyesinin altında inşa edilen binalar boşaltıldı ve buralarda yaşayan insanlar misafirhanelere yerleştirildi?

Sahi yeri gelmişken, o binalar, özellikle de dere yataklarında, nasıl oldu da su basma seviyesinin altında inşa edilebildi? Kim izin verdi?

***

Öte yandan...

A Haber'e konuşan Meteoroloji Genel Müdürlüğü yetkilisi hem Valiliğe, hem de Belediyeye önceki gün akşam saatlerinde uyarı gönderdiklerini söyledi.  Öyleyse, Valilik "özel araçlarınızla trafiğe çıkmayın" açıklamasını neden, çalışan bütün İstanbulluların çoktan trafiğe çıkmış olduğu saatte değil de geceden yapmadı?

***

Gün boyu ekranlarda boy gösteren "uzmanlar", yağış miktarı çok da olsa insan hayatının bu denli etkilenmesinin nedenlerinden birinin yağan suyun tahliye edilememesinden kaynaklandığını, çünkü mazgalların böylesi yağışlar düşünülerek yapılmadığını anlattı durdu. Günümüzde artık bunların iklim değişikliği de göz önünde tutularak önümüzdeki 50 hatta 100 yıla ilişkin verilere göre yapılması gerekirken, sırf maliyeti düşürmek için son 10-15 yılın yağış ortalamasına göre yapılması yüzünden ortaya çıkan mühendislik cinayetinin faturası ucuz mu oldu? Can pazarı bir yana İstanbul'da dün oluşan ve devletin karşılayacağı açıklanan maddi zararın maliyeti yok mu?

***

AKP tipi demokrasi

---------

Başbakan, TBMM İç Tüzük Değişikliğinin kanunları çıkarırken zaman kaybına neden olan "lüzumsuz konuşmaları" önlemek için yapıldığını söyledi.

"Lüzumsuz" dediği, milyonlarca Türkiye Cumhuriyeti'nin oy vererek Meclis'e yolladığı "vekillerinin", o milyonlarca vatandaşın itirazını dillendirmesi! Sizlersiniz, sizin iradeniz yani!

***

"Böyle anacaksanız anmayın daha iyi"

--------

Türk Dil Kurumu, doğumunun 100. Yılı dolayısıyla, uzun süre kurumun Yönetim Kurulu Üyeliğini de yapan şair Cahit Külebi için Niksar'daki anıt mezarında bir anma düzenlemiş.

Niksarlı okurumuz Ali Berke, TDK Başkanı Prof. Dr. Mustafa S. Kaçalin'in, Külebi'nin kabri başında yaptığı konuşmadan bir bölüm yolladı. İnanılır gibi değil. Berke'nin aktardığına göre, Kaçalin'in aynı zamanda TDK'nın 85. Kuruluş yıldönümü kutlamalarıyla da birleştirilen anmada kullandığı ifadeler şöyle:

" Biz Müslümanız . Mezarı başında bir hayır dua edelim dedik. Kendisi hayatındayken, insanın günah işleme özgürlüğü de var! Farklı yaşamış olabilir! Sonuçta İslam toprağı içinde vefat etti! İslam geleneklerine göre gömüldü! Biz düşünüyoruz o bir Müslümandı! Kendisine sorduğumuzda da elbette Müslümanım diyecekti!

Bu vesileyle kendisini hatırlatmak istedik. Buraya geldik ."

Ne zamandan beri yaşam tarzıyla ölçüyoruz edebi değerleri?

Peki ya Külebi "Müslüman'ım" demeseydi? TDK anma listesinden "ihraç" mı edecekti kendisini?

Merak ediyorum aynı tavrı Necip Fazıl'ın kabri başında da sergileyebilir mi bu beyefendi acaba?

Büyük ayıp...

Aynen okurumuz dediği gibi "Böyle anacaksanız hiç anmayın daha iyi"!

Yazarın Diğer Yazıları