Silahsız örgütlere karşı planınız var mı?

Süreç bir şekilde işliyor. Siz bu satırları okurken gazetelerde PKK’nın çekilme sürecinin başladığı haberleri de manşetlerde yerini bulmuş olacak. Zaten TSK da birkaç gün önce “yaz tertibatı” nedeniyle Mehmetçiği bölgeden kısmen çekmişti. Anlayacağınız bölge çift taraflı silahsızlandırılıyor!
Eskiden Kırmızı Kitap olarak bilinen Milli Güvenlik Siyaset Belgeleri’nde (MGSB) sol, sağ, İslami ve bölücü grupların, yani Türkiye’deki ideolojik kesimlerin hemen hepsi devlet tarafından yıkıcı-bölücü faaliyetler kapsamında değerlendirilirdi. Haliyle bu durum ‘derin devlet’ operasyonlarına da yansırdı.
İdeolojik grupların eski tüfek lider kadrolarına sorun. Her biri içlerine sızmış ajan-provokatörlerle ilgili onlarca hadise anlatacaktır. Şöyle özetleyebiliriz: Eski derin yapı hedeflerindeki örgütün bir yandan altını oyarken diğer yandan da yöneticileriyle doğrudan irtibata geçerdi. Üst seviyedeki görüşmelerde şu mesaj iletilirdi: “Sizin sağcı, solcu yahut İslamcı olmanız önemli değil. Dış bağlantınız olmadığı takdirde sorun yok. Biz halkın görüşlerine saygılıyız, ancak yapacağınız faaliyetlerden haberimiz olması gerekiyor. Ülkemiz için birlikte çalışmalıyız.” Üst seviyede iletilen mesajlara bildiğim kadarıyla Türkiye’deki fikir akımlarının ve ideolojik kesimlerin büyük bir çoğunluğu olumlu cevap vermişti.
Peki lider kadrolarla anlaşılmasına rağmen niçin örgütün militan kadroları provoke edilerek ısrarla silahlı eylemlerin içine sokuldu? Şimdilerde popüler birisi olan eski bir ajan-provokatör siyasi grupları niçin tahrik ettiklerini şöyle izah etmişti: “Biz aslında sağ, sol ve İslamcı gruplara bir anlamda iyilik yapıyoruz. Kendi içlerindeki radikalleşme potansiyelindeki kitleyi ajitasyon ve provokasyon teknikleriyle harekete geçiriyoruz. İdeolojik kesimler içinde yuvalanan bu hizipler önceden tespit edilip ortaya çıkarılmazsa ileride bütün kitlenin kontrolünü ellerine geçirebilir. Hem devlet açısından hem de kendi halinde sağcı, solcu, İslamcılar açısından ciddi bir sorun haline dönüşebilirler.”
Yukarıda yazılanlar böl-parçala-yönet taktiğinin biraz daha detaylandırılmış hali. Maalesef eski kafalar siyasi kesimlerle ideolojik olarak baş edemeyeceğini gördüklerinden, üstelik kitleleri birbirine kırdırıp, çatışmaları yönetmek daha fazla işlerine geldiğinden insanımızın içine nifak tohumları ekmekten geri durmadılar. Sözde memlekete hizmet adına bilerek veya bilmeyerek millete ihanet ettiler!
PKK’nın içinin de ajan kaynadığını sağır sultan bile duydu. Bizzat Öcalan onlarca ismi ajanlıkla suçladı ve örgüte infaz ettirdi. Tek bilmediğimiz elebaşılardan kaçının yabancı istihbarat örgütleriyle irtibatlı olduğu. Kim bilir kafalarındaki külahların altından daha kaç külah çıkar? Aynı soru, zihinleri ajanlaşmış kimi memurlar için de sorulabilir!
Burada asıl dikkat çekmek istediğim husus şu: Bizdeki devlet aklının silah kullanmayan geniş kitleleri nasıl yönetileceğine dair bir tecrübesi yok. Zaten bundan dolayı işin kolayına kaçıyor ve söz konusu gruplar karşı çıksa dahi mensupları silahlandırılıyordu. Diyelim ki süreç başarılı oldu ve PKK (marjinal birkaç grup dışında) silahı bıraktı. Silahsız kitleleri ikna edecek bir projeleri hazır mı? Yoksa yine kervan yolda düzülür mantığıyla deneme yanılma yöntemleriyle mi yönümüzü arayacağız.
Unutulmamalı ki, halkın önemli bir kesimi “ne olursa olsun, silah dursun” noktasına geldi. Bu aşamayı kimin getirdiği tartışılır olsa da bugün devlet meselelerinden tamamen uzak duran yılgın bir kitle var. Öte yandan terör acısı yüreğini yakan, memleketin her an bölünebileceğinden endişe duyan onbinlerce insanımızın tepkisi sürekli yükseliyor. Yine çok dikkatli olunması gereken bir husus da AB’nin PKK’yı terörist yerine aktivist olarak tanımlaması gibi girişimlerin daha da artacak olması. Oslo’da ve bilmediğimiz daha bir çok yabancı platformda PKK ile görüşmeler yabancı gözlemcilerin gözetiminde gerçekleştirildi. Yani konuyu kendi elimizle uluslararası hukuk alanına taşıdık!

Yazarın Diğer Yazıları