Silivri Cezaevi’nde dostlarla görüştüm

Geçen hafta 11 Mart Cuma günü, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki Birinci Ergenekon Davası’nın 177. duruşmasını takip etmek ve sanık sıfatlı dostlarımı da yakından görerek hasret gidermek amacı ile evimden çok erken saatlerde çıktım ve saat 9.30’da Silivri Cezaevine ulaştım.
Hafta başından beri dört gündür devam eden duruşmanın son günü, daima sanık sıfatlı dostlarımızın ve avukatlarının müdafaaları ile gece yarılarına kadar devam etmektedir. Bizlerin de, bu oluşumdan istifade ederek duruşma aralarında sanık sıfatlı dostlarımızla, aileleriyle ve yakınları ile birlikteliğimiz oluyor ve hasret gideriyoruz. Ancak mahkeme yönetimi tarafından uygulanan yeni etkinlikler bizlerin eski günleri aramamıza vesile oldu.
Her türlü kültür faaliyetlerimizde bizlerden yardımını esirgemeyen yakın dostum Veli Küçük Paşa ve duruşmaları yakından takip eden eşi Nejla hanımla, avukatlığını yürüten Zeynep kızımızla gün boyu beraberliğimiz oluyor. Milliyetçi görüşün hizmetinde olan her insanın fahri avukatlığını üstlenen Kemal Kerinçsiz ve eşi avukat Gönül hanımla görüşürken dünkü celsede, yirmi beş yıllık dostumuz Türk Ortodoks Patrikhanesi’nin basın sözcüsü Sevgi Erenerol kardeşimle, duruşmaya gelmediği için görüşemedim. Emekli yüzbaşı Muzaffer Tekin, Kuvayı Milliye Derneği Başkanı emekli albay Fikri Karadağ, Hüseyin Görüm, Oktay Yıldırım, Mehmet Demirtaş ve aileleri ile doya doya sohbet ettik.
Birinci Ergenekon Davası’nın sanıklarından İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek ve yardımcıları ile de selamlaşarak hatır sormayı da ihmal etmedim. Tutuksuz sanıklardan kardeşimiz Vedat Yenerer de dünkü duruşmaya geldiğinden, kendisi ile hasret giderdik.
Sayın okurlarım, “Danıştay Üyeleri ve Cumhuriyet gazetesine yönelik saldırı” ile ilişkili dava dosyalarının, bizim “Birinci Ergenekon Davası dediğimiz dava ile birleştirilmesi, dostlarımızın dava süresini çok” uzatmış ve haklı olarak da bizleri fazlası ile üzmüştür. Sanık sıfatlı dostlarımız, hiç alakaları olmadığı halde bu konuları içine alan mahkemenin de muhatabı olmuşlardır.
Son günlerde sanık sıfatlı dostlarımızı rahatsız eden bir olay da ikamet ettikleri bölümlerin değiştirilmesinin yarattığı durumlardır. Davanın tutuklu sanıklarından eski yüzbaşı M. Zekeriya Öztürk, duruşmada söz alarak 28 Şubat tarihinde nakledildiği 1 nolu cezaevinden Pazartesi günü başka bir koğuşa verileceğini belirterek “Her türlü bakım, onarım ve temizliğini yaptığım koğuş, benden sonra hangi ayrıcalıklı tutukluya verilecektir. Bu durum fiziki işkence ötesine geçerek, psikolojik işkence halini almış ve onur kırıcı bir durum yaratılmaktadır” dedi.
177. duruşmanın son gününde bizler sanık Kemal Kerinçsiz’i, Muzaffer Tekin’i, Oktay Yıldırım’ı ve Mehmet Demirtaş’ı çok heyecanlı bulduk ve uzun süreli konuşmalarını severek dinledik. Veli Küçük Paşamız “Ben yargılanmak istiyorum ama yargılamıyorsunuz. İfadeleri okurken üç defa Veli Küçük yerine, üç defa Veli Kılıç dediniz” diyerek bugüne kadar yaptığı taleplerden sonuç alamadığını, bu yüzden konuşmasını kısa keseceğini belirtti ve bize dönerek “Şu anda duruşmayı izleyen kırk yıllık ağabeyim Sami bey burada, herhalde ‘Ben niye dışarıdayım’ diyordur” dedi ve benim kendisine, bildirdiğim arzumu sizlere de duyurmuş oldu.
Sayın okurlarım, duruşmalar bittikten sonra bizler, sanık sıfatlı dostlarımızı koğuşlarına götürecek otobüsleri uğurladıktan sonra, Silivri Cezaevi’nden ayrılmayı usûl olarak seçtiğimizden gereğini yaptık.
Tanrı Türk’ü Korusun.

Yazarın Diğer Yazıları