Şimdi biz eski devleti mi yönetiyoruz, yeni devleti mi?

Tam "Devleti artık biz yönetiyoruz" diye havaya girmiş, vaziyeti idare ederken, "O devlet çoktan bitti, biz yenisini kuruyoruz" diyorsunuz…

O zaman bizim durum ne olacak? Yoksa biz, artık olmayan devleti mi yönetiyoruz? Gerçekten bu yaptığınız ne dostluğa, ne vicdana, ne müttefikliğe sığar? En azından etik değil!..

Ne güzel geçinip gidiyorduk "Devlet biziz, bizden habersiz devlette yaprak kıpırdamaz" diye… Bunca emekten, bunca destekten sonra, elalemin önünde "Tahta atla geziyormuşuz" pozisyonuna düşürmeniz yakıştı mı?

Ele güne karşı şimdi ne yapacağız biz? Yoksa kadrosuzluktan emekli mi edeceksiniz?

Bari yeni devleti de bize yönettirin, n'olur!.. Kırmızı mumlu dilekçe versek… Ya da BİMER'e, CİMER'e, olmadı en yakın karakola başvursak meselâ!..

***

Şoktayız, ne diyeceğimizi bilemiyoruz inanın ki… Madem eskisinin işini bitirdiniz, yeni devlet kuruyorsunuz, insan bir haber verir ya… "Gözünüze dizinize dursun" diyeceğiz ama diyeceğimiz yerler ağrıyor…

Düşündükçe ağırımıza gidiyor resmen… Siz ki 'Türk' lâfından hazzetmediniz, siz ki 'Türkiye Cumhuriyeti' ibaresini kamu kurumlarından teker teker çıkarırken 'gözden sürme çeker' gibi iş bitirdiniz, siz ki Türk milliyetçiliğine ne savaşlar açtınız ama biz size en kritik yerlerde yetiştik, dostluk gösterdik, yediklerimizi yaladık yuttuk… Filmin sonu böyle mi olacaktı?

Kızana, küsene, bağırana, küfredene "Yaptık ama devleti biz yönetelim diye yaptık" dedik… Meğer siz o devletin işini çoktan bitirmişsiniz, biz tedavülden kalkmış devleti yönetirken siz yenisini kurmuşsunuz!.. Hadi bunu yaptınız, televizyonlarda ilân edip, bizi açığa düşürmenin âlemi neydi?

Yine eskisi gibi çaktırmadan, saman altından gideydiniz de biz de pazarımıza bakmaya devam etseydik…

***

Şimdi mahallenin bıçkınları bıyık altından gülerek soruyorlar: Yahu siz hangi devleti yönetiyorsunuz; eskisini mi, yenisi mi?

Biz bu hâllere düşecek adam mıydık? Gerçekten çok kırgınız… Kendimizi 23 Nisan'da koltuğa oturtulan çocuklar gibi hissediyoruz… Bizim "Yönetiyoruz" diye sevinip hava attığımız devleti meğer çoktan buhar etmişsiziniz de haberimiz olmamış!..

Hani Attila İlhan bir şiirinde diyor ya "Ne kadınlar sevdim zaten yoktular" diye… Bizim durum da aynen öyle olmuş: "Ne devletler yönettik zaten yoktular!.."

***

Düşündükçe çıldıracak gibi oluyorum… Hayır, devletin düştüğü durumdan değil, kendi düştüğümüz durumdan… Beraber yürürken bu yollarda, beraber ıslanırken bu yağmurda, bizden habersiz iş çevrilmiş, ona yanıyorum…

Kolay değil tabii… "Biz devletiz, devlet biziz" derken, meğer devletimiz kayıp kıta Atlantis gibi olmuş, dost bildiklerimiz ise bize haber bile etmemiş… Kahrolmamak elde mi?

Madem işi bitirmişsiniz, bari yenisinin adını bize fısıldayın da sorulduğunda kırk kat yabancı gibi kalmayalım, icabında ismiyle beraber yenisini savunalım… İsmi isterse 'Bumilletistan' olsun fark etmez… Diyelim ki "Yenisini de beraber yaptık, onlar bizim istediğimiz çizgiye geldiler…"

 O zaman bir nebze kırgınlığımız azalır, soranlara karşı mahcup da olmayız… Şimdi elimiz koynumuzda öylece kaldık… "Kaç gündür düşünüyoruz, ne diyelim de paçayı kurtaralım" diye…

Biz şimdi eski devleti mi yönetiyoruz, yeni devleti mi? Yöneticilerimiz uyuyor mu? Biri çıksın Allah rızası için bize açıklama yapsın… Kimse bize 'amele pazarında iş bekleyen' muamelesi çekmesin lütfen… 'Harç bitti, yapı paydos'sa bilelim…

Bizim de çevremiz, çoluğumuz, kendimizce muhitimiz, eşimiz, dostumuz var… Bu muamele nedir böyle? Ayıp oluyor ama…

Yazarın Diğer Yazıları