Şimdi de Arafat'ın gazabı !

Bir gazeteci bir yazar için Orta Doğu aktüalitesini izlemek ve yorumlamak çok güç bir işlev oluyor.

Her şeyden önce çoğu kez, yanlış bilgiler ve haberler istikameti yönlendiriyor. Ne var ki, gerçekler de hiçbir zaman kaybolmuyor.

Buna en "taze" örnek olarak, Yaser Arafat'ın "zehirlenmesinin" nihayet kabul edildiğini göstermek gerekiyor.

(RESİM GİRECEK)

2013'te yayınladığımız Orta Doğu'nun Kara Kutusu kitabımızda yer alan "Yaser Arafat zehirlendi mi?" başlıklı yazımızın, üç gün kadar önce doğrulanmasını gazeteciliğin bir evresi olarak kabul etmemiz icap ediyor.

Söz Arafat'tan açılmışken, yazımızdan bazı paragrafları aktartmak da bize düşüyor.

"Arafat'la ilk tanışmamız 1970'li yılların başlarında, çok sıcak bir Cidde akşamında gerçekleşiyordu.

6. İslam Ülkeleri Dışişleri Bakanları Konferansı'nı izlerken, her gün Arafat'la karşılaşıyor ve kısa da olsa konuşuluyordu.

Babasının Osmanlı İmparatorluğu zamanında "asker" olduğunu daha ilk görüşmemizde fısıldayıvermişti.

Yıllar yılları kovalarken, Orta Doğu'yu yakından takip eden bir gazeteci olarak, bütün İslam Konferansları ve Arap zirvelerinde Arafat'la karşılaşıyor, haber ve röportajlarımızda yer alıyordu.

Ne var ki, Libya'da ihtilalin bir yıldönümünde Arafat'la uzun süren görüşmemiz oluyor.

Ondan sonra da, Tercüman gazetesinde "Merhaba Arafat" başlığı altında röportajı yayınlanıyordu.

Gerçekten de, Türk okurunun Yaser Arafat'la "tanıştığı" ilk dönem böyle başlıyordu.

Cezayir toplantısı Yaser Arafat'ı daha da yakından tanımamıza imkân sağlıyordu.

Çünkü bizzat Filistinliler tarafından organize edilen toplantıda Filistin Devleti'nin temeli oluşturuluyordu.

O toplantıda kimler yoktu ki...

Leyla Halid sadece bunlardan bir isim...

Derken İstanbul ve Kuveyt'te bir buluşma daha.

Yaser Arafat'ın renkli olduğu kadar trajik olan hayatının ayrıntılarına uzanması yetiyordu.

Yeri gelişmişken, Yaser Arafat'ın asıl adının Muhammed Abdul Er Rauf Gudvah olduğunu bir kez daha belirtelim.

Bütün dünyanın tanıdığı adı "Yaser" Mekke'de şehit düşen ilk Müslüman'ın "Arafat" ise kutsal ova Arafat'ın adıdır."

Arafat'a yapılan suikastla ilgili tespitlerimiz de şöyle özetleniyor.

"Ne var ki; Ramallah'a sadece sırları gömülmüştü. Sırları içinde en merak edilenler de ölüm nedeni ve var olduğu iddia edilen serveti.

Asıl mezarı Kudüs-ül Şerif'te olacaktı.

Şimdi Filistinlilerin yaşam mücadelesine yeni bir hedef daha ekleniyordu.

Gerçekten de, Arafat zehirlenmiş miydi?

O'na en yakın arkadaşı Kaddumi, zehirlendiğini öne sürüyor.

Sekreteri de, Arafat'ın kulağından zehirlendiğini söylüyor.

Nitekim; Filistin'in efsanevi lideri Yaser Arafat'ın zehirlenerek öldürüldüğü yönündeki iddiaları güçlendirecek bir haber de dünyanın en saygın tıp dergilerinden Lancet'ta yayınlanıyordu.

İsviçreli bilim insanlarının, Arafat'ın kişisel eşyaları üzerinde yaptığı incelemelerle ilgili bir değerlendirme yapan ünlü İngiliz dergisi, Kasım 2004'te 75 yaşında hayatını kaybeden Filistin liderinin polonyum 210 radyoaktif maddesiyle zehirlenmiş olabileceğini doğruluyor.

Lancet konuya ilişkin yaptığı değerlendirmede, "Adli incelemeye dayanılarak elde edilen bulgular, Arafat'ın 210Po ile zehirlenme ihtimalini destekliyor.

Naaşının 2012 yılında mezardan çıkarılmasının tavsiye edilmesi için yeterli şüphe vardı" deniliyor.

İsviçre'nin Lozan Üniversitesi'nden uzmanların; Arafat'ın elbiseleri ve diş fırçasındaki kan, idrar ve salya örnekleri üzerinde yaptıkları inceleme sonucunda yüksek oranda radyoaktif madde tespit ettiği biliniyor.

Bu gelişmenin ardından Arafat'ın naaşı, daha detaylı incelenmesi için Kasım 2012'de mezardan çıkarılıyordu.

Tarihte hiçbir şey "gizli" kalmıyor."

Şimdi de sanki Orta Doğu'yu, zehirlenerek suikasta uğradığı kesinleşen  Arafat'ın gazabı sarmalıyor.

Yazarın Diğer Yazıları