Şimdi de "Trump sendromu" mu!

Kim ne derse desin; ünlü emlak kralı Donald Trump, ABD başkanlığına aday olduğu günden beri, önce Amerikalıların sonra bütün Dünya'nın ilgisini çekmiş bulunuyor.

Trump, seçilmesinden üstelik başkanlık koltuğuna "fiilen" oturduğu andan itibaren de, sanki bütün Dünya'ya sendrom yaşatıyor.

Çiçeği burnunda 70 yaşlarındaki başkanın ülkesine nasıl bir yön vereceği veya dayatmada bulunacağı ve Dünya'nın bundan nasıl etkileneceği kuşku yaratıyor.

Öncelikle, Trump'un Rusya ile nasıl bir politika güdeceği, Çin ile ilişkilere ne gibi "ayarlar" getirebileceği, tabii ki Türkiye ile yeni bir baharı mı tercih edeceği merak ediliyor.  

Başkan Trump'un NATO için, AB için daha önce açıkladığı ilgi çekici görüşlerini toparlayıp toparlayamayacağı sorgulanıyor.

Kuşku yumağının içine ABD'nin iç ve dış sorunları da katılırsa tam bir kargaşa beklentisi insanları adeta sarmalıyor.

***

Sanki, Dünya bir Trump sendromu yaşıyor.

Oysa, uc uca eklenen, iç içe giren bunca görüş ve tavrın altından Trump'un kalkıp kalkamayacağını da düşünmek gerekiyor.

Trump'un bir "kâbus" olup olmayacağı tam olarak çözüm göstermiyor.

Bu sendrom sürecinde, "beklemek" hem de "serinkanlı" bir şekilde izlemek öncelik alıyor.   

Öte yandan, Trump'ın ilk söylemlerindeki kadar güçlü bir değişim ve dönüşüm getiremeyebileceğini çünkü yerleşik sistemden direnç göreceği bekleniyor. Trump'ın Rusya ile yakınlaşmaya devam ederse Rus-Çin ittifakını parçalayabileceğini ancak bu politikasından dolayı kemikleşmiş Cumhuriyetçi Parti kadrolarından ciddi direnç göreceği öne sürülüyor.

NATO'da yeniden yapılanma mı?

ABD, Rusya ile yakınlaşacak mı?

Serbest ticaretin sonu mu geliyor?

'Tek Çin' politikasına ne olacak?

Asya'da nükleer silah sayısı artacak mı?

İklim değişikliği sil baştan mı?

... Ve Türkiye ile ilişkiler düzeltilecek mi?

Gibi, her biri dev sorun olan meselelere yeni başkanın bakış açısı  Dünya'nın zihninde "derin" çatlaklıklar oluşturuyor.

***

Orta Doğu politikasına gelince!

Her şeyden önce, Türkiye'nin Trump'dan büyük beklentileri olduğu artık gizlenmiyor.

Ne var ki, Suriye ekseninde Amerika ile Türkiye arasındaki ilişkiler ciddi bir bozulma trendine girdiği son dönemde yeni başkanın tutumu çok şüpheler de doğuruyor.

Türkiye'nin de Suriye'de gerçekleşmesini istediği durumu zorlaştıran bir ortam kendini gösteriyor.

Dolayısıyla, Trump'ın Suriye'de ve Orta Doğu'da Türkiye'nin politikalarını daha fazla sistemden ciddi direnç göreceği kesin olarak değerlendiriliyor.

Türkiye'nin Trump'la ilgili temel beklentisi ise Suriye'deki Kürt oluşumuyla ilgili bir takım tedbirler alması ve Türkiye'yi destekler hale gelmesi isteniyor.

Yani eğer Amerika Orta Doğu'da IŞİD'le mücadele edecekse oradaki Kürt oluşumunu bir şekilde kendi yanında müttefiki olarak tutmaya devam edeceği gibi bir beklentinin şimdiden yükselttiği tansiyonun düşmesi icap ediyor.

Aslında, ABD'nin Orta Doğu'da en büyük işlevi İsrail ve Körfez ülkelerinin güvenliklerini korumak bir yana enerji yollarının denetimi ile özetleniyor.

Tabii ki, bu pozisyonda da Türkiye'nin konumu büyük önem arz ediyor.

ABD uzun vadede Türkiye'den vaz geçemeyeceğinin bilincini de taşıyor. 

Trump-Putin ilişkilerinin inişli çıkışlı olmasını beklemek normal karşılanıyor. Rusya'nın Trump'a şantaj yapmasına olanak tanıyabilecek bir dosya olduğu yönündeki doğrulanmamış iddialar da yeni başkanın Rusya ile ilişkileri konusunda zor, yeni soruların gündeme gelmesine neden oluyor.

Trump bu soruları, iddiaları "yalan haber" diye nitelendirerek ve dosyanın istihbarat servisleri tarafından kasten sızdırılmış olabileceğini söyleyerek savuşturmayı başardığı halen tartışılıyor.

Ayrıca, ABD'nin Rusya'ya uyguladığı yaptırımları, "en azından bir süre daha" yürürlükte tutacağını da ifade ettiği de unutulmuyor.

Nereden bakılırsa bakılsın, gezegenimizde bir "fırtına" yaşanıyor.

Yazarın Diğer Yazıları