Şimdi yaraları kapatma zamanı
Don Camillo'nun Küçük Dünya'sından söz edeli 1 ay olmadı. Yeniçağ'da 22 Haziran günü yazdığım yazıda Bediî Faik'in unutulmaz kitabından alıntı yapmıştım. Üstad, Güney Amerika'dan esinlenerek bizdeki askeri darbeleri anlatmıştı. Yaşadığımız gibi, "tarih tekerrürden ibarettir" tespiti bir kez daha doğrulandı. Zaman zaman hava bastığım bir lafım vardır; "Haber bana çarpar". Bu sefer de öyle oldu. Ahmet Yabuloğlu kardeşim evindeki tadilat için izin almışken bana yakalandı. Aradım ve "İstanbul'da köprü geçişleri kapandı" dedim. Onun aklı ilk anda olası bir terör eyleminde, ancak "Vatan Caddesi'nde tanklar mevzilendi" deyince duraksadı. "Şimdi iş değişti" dediğinde peşinden esas bombayı patlattım; "Gecenin bu saatinde Ankara'da F 16'lar alçak uçuş yapıyor." Bir nefes alıp karşılık verdi; "Abi ben gazeteye geçiyorum..." Sonrasını herkes biliyor...
...
İstiklal Savaşı'nın Gazi Meclisi'ni bombalamaya varan darbe teşebbüsü izlendi. Genelkurmay Başkanı'nı bile ellerini kelepçeleyip Akıncılar Kışlası'nda rehin aldılar. İlk direniş Başbakan Binali Yıldırım'la başladı. "Kalkışma var" diyebildi. Hükümet üyeleri telefonla ekranlara bağlandılar. Bu sürede bozulmakta olan moralleri düzelten ses 1. Ordu Komutanı'ndan geldi. "Bu harekete karşıyım. Desteklemiyorum" çıkışını yaptı. Ümit Dündar Paşa'nın tavrı 12 Mart 1971 Muhtırası'nı hatırlattı. O tarihte Faruk Gürler ve diğer kuvvet komutanları darbenin tüm planlarını hazırlamışlardı. Dönemin 1. Ordu Komutanı Orgeneral Faik Türün bu karara uymayacağını açıkladı. İhtilalcilerin hesapları ellerinde patladı. Türün'le uzun müzakereler sonucu darbe muhtıraya dönüştürüldü. İş başındaki Demirel istifa etti. Nihat Erim, "yarı güdümlü" başbakan oldu. Askeri müdahaleler tarihimize kaydolan 12 Mart Muhtırası radyodan okunurken Mithat Perin'in odasındaydım. Birbirimize bakakaldık. Yerinden doğrulup omuzuma vurdu;
"Hayırlı olsun Burhan. Biz kendi işimize bakalım. Habere hakkını verelim" deyişi bugün bile kulaklarımdan çıkmıyor.
Anılar
27 Mayıs ihtilalinde futbol oynuyordum. 22 Şubat ayaklanmasında ağabeyim Kara Harp Okulu'ndaydı. Silah kuşanıp başkent caddelerine çıkışlarının başlangıcını şöyle anlatır:
"Yatakhanede ütü yapıyordum, alarm verildi. Kuşanıp avluya fırladım. Teğmen İlhan Baş bir tankın üstüne çıktı, 3 kelime etti; "Atatürk, Atatürk, Atatürk..."
İsmet Paşa'nın tarihi ağırlığı kalkışmayı önledi. 22 Şubatçılar kıtalarına yollandı. 21 Mayıs'ta aynı şeyler tekrarlandı. Bu sefer Harbiye'nin eski komutanı Albay Talat Aydemir ile Yarbay Fethi Gürcan asılarak cezalandırıldılar.
15 Temmuz 2016 ayaklanmasında fazla can kaybı var. Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları düşmanla savaşırcasına birbirleriyle çarpıştılar
...
Gece yarısı verilen selâlarla halkı direnişe davet tehlikeliydi. Sonrasında miğferlerin tekmelendiğini gözlemlemek üzücüydü. Darbecileri etkisiz hale getirirken kimi gönüllerde yara açıldı. "Polis Ordu'yu yendi" havasından bir an önce kurtulmalı. Başta, Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere herkese önemli görevlerin düştüğü bir dönem başladı. Yaraları hızla sarmanın yolu affetmekten geçer. Her şeye rağmen şanslı milletiz. Kötü olayı birleşme yolunda kullanırsak süratle ayağa kalkarız. Yeter ki sağduyu galip gelsin. Unutmadan bir de hatırlatma yapalım;
"Bu Amerika dost filan değil".
***
ÖNEMLİ NOT: Olayın medya boyutunda tek isim öne çıktı: Hande Fırat. CNN Türk'ün Ankara Temsilcisi, Erdoğan'la, hep eleştirdiğimiz 4,5 G bağlantısı kurdu. En önemli röportajı gerçekleştirdi. Hande'yi yürekten kutluyoruz.