Sınırlarımızı nasıl koruruz?

Kısa demokrasi tarihimizin toplum katmanlarını dalgalandıran gelgitleri her dönemde bir mağdurlar sınıfı oluşturdu. Bugün de sağlıklı işlemeyen devlet kurumlarının hatalarının faturasını ağır bedellerle ödeyen kitleler ortaya çıkıyor. Gönül ister ki, bir masumun dahi canı yanmadan şu ağrılı süreçleri geçirebilelim. Ülkemizde devlet sistemi kurumlaşırken kendini denetleyecek mekanizmalara öteden beri yer vermek istemiyor. Kurumlar sorgulanamıyor ve “hikmet-i hükümette maslahat vardır”  deyiminin arkasına saklanarak sorunların üzeri örtülmeye kalkışılıyor.
Şimdiye kadar hangi hikmetler ürettiğini bilemediğimiz ‘örtülü’ ve denetimsiz icraatlar dönüp dolaşıp hep milletin başını ağrıttı. Ne Kuzey Irak, ne Batı Trakya, ne Azerbaycan, ne Kıbrıs, ne Çeçenistan, ne Özbekistan ne..... bu ne’ler iç siyaset de dahil edilerek daha da uzatılabilir. Artık biraz sorgulamanın vakti geldi de geçiyor. Terörle mücadele ve teröristle mücadelenin ayırdına daha yeni varmaya başladığımız bugünlerde sınır güvenliği konusunun da yeniden ele alınması gerekiyor. Şahsen sınır çizgilerini yalnızca silahlı birliklerle korumanın hem imkansız ve hem de anlamsız olduğunu düşünüyorum.
Sınır güzergâhına döşenen mayınlar sebebiyle ölen terörist haberi hiç duydunuz mu? Yahut tel örgülerin kaçakçıları engellediğine inanıyor musunuz? Sınırların tel örgüyle kapatılması bir caydırıcılık sağlayabilir ancak bu örgülerin ülkemizi dışardan hiç güzel göstermediğini de dikkate almalıyız.
Türkiye’nin kara sınırlarının uzunluğu yaklaşık 2 bin 875 ve sahillerinin uzunluğu ise 8 bin 300 kilometredir. Kabaca 11 bin kilometrelik sınırı bırakın korumayı her 100 metreye bir tane gözcü koysanız 110 bin kişi gerekir. Yerleşim merkezleri, gümrükler ve hassas bölgeleri gözetleyecek personeli de eklerseniz bu rakam katlanır.
Demek istediğim şu; sınırları eski tip güvenlik anlayışıyla korumak neredeyse imkansızdır. Zaten sınırlarımızın korunduğunu da söylemek zordur. Bütün sınır illerinde gelirini ‘sınır ticareti’ ile sağlayan önemli bir kesim vardır. Uludere’de yüreklerimizi burkan dramları birkaç gündür izliyoruz. 35 insanımızın ölümü üzerinden birçok kesim siyasi hesaplar yürütüyor. İstihbarat raporları yazmakla tanınan bir gazetenin attığı başlık ise güler misin, ağlar mısın cinsinden: İstihbarat predatörden. Böylece sözüm ona suçluyu bulmuşlar: Amerika. Sonuç doğru olsa bile böyle bir bakış açısı, istihbarat kurumlarımızda gerçekten hâlâ hakimse vay halimize? Ancak konuyu sulandırmak için böyle bir analiz yapılabilir. Predatör yeryüzündeki duran veya hareket eden nesneleri gösterir. Yerdekinin dost mu düşman mı yahut terörist mi kaçakçı mı yoksa mülteci mi olduğuna karar veremez. Bunu tesbit edecek olan istihbaratçılardır.
İstihbarat da yalnızca uzaktan yapılmaz. İçine nüfuz edemediğiniz oluşumlar konusunda tahminlere yahut duyumlara dayanan bir analiz yolunu seçerseniz, hep aldanırsınız. Uludere örneği üzerinden gitmek istiyorum. Polis, jandarma veya MİT fark etmez, yöre halkıyla sadece insani yönden iyi ilişkiler kurulsa bile gelenlerin kim olduğu çok rahatlıkla öğrenilebilirdi.
İstihbarat teknik yöntemlerle elde edilmelidir. İstihbarat birimlerinin dinleme konusundaki maharetlerini artık hepimiz biliyoruz. Bu yeteneklerini dağdaki teröristler üzerinde de geliştirmelerini beklemek vatandaş olarak hakkımızdır. Yasadışı örgütlerin içine sızan ajanlar vasıtasıyla da doğrudan haber alınabilir. Aslında bizimkilerin bu konudaki kabiliyetlerini terör örgütleri de kabul etmektedir. Örgütlerin yayın organlarını takip ederseniz elebaşı durumundaki her üç kişiden birinin “TC’nin ajanı” diye suçlandığını görürsünüz.
Sonuç olarak, Türkiye’nin sınırları boyunca asker veya güvenlik gücü dikmesine gerek yoktur. Sağlam ve korunaklı sınır koruma birlikleri takviye edilir. Terörist, kaçakçı yahut mülteciler içerden istihbarat (teknik takip, haber kaynakları, ajan yerleştirme vs) yöntemlerinin yanısıra sınırdan geçerken uzaktan (gözetleme kuleleri, kameralar, predatörler, İHA’lar vs) izleme usulleriyle toplanma bölgelerine veya şehir merkezlerine kadar takip edilir. Böylece güvenlik güçlerinin duruma hakim olduğu bu noktalarda topluca yakalanabilir.

Yazarın Diğer Yazıları