Sinsi ve kirli tezgâh

Milliyetçileri en çok hassasiyet duydukları noktadan vurmaya çalışıyorlar: Ahlak. Hedefleri lider değiştirmek, teşkilat disiplinini bozmak ve ilerde istismar edilecek yeni düşmanlıklara zemin hazırlamak. Burada metodolojik bir yaklaşımla bir analiz yapmak istiyorum. Bu bir komplo senaryosu mudur, senaryo ise içerden mi yoksa dışarıdan mı tezgâhlanmaktadır ve hedefleri nedir?
Ahlak ve dürüstlük adına yapıldığını kimse iddia edemez. Ahlaklı insanlar böyle bir şerefsizliğe girişmez. Herhangi bir inanç sistemine bağlı insanlar başkalarının özel hayatlarını ve günahlarını araştırmaz, adam gibi adamlarsa doğruluğu şahıslarında yaşamayı ilke edinir. Maksadı ne olursa olsun bu bir kirli tezgâhtır. Profesyonel teknikler ve ilişkiler içerdiğinden basit yöresel ayak oyunları olamaz. İhtimaller dairesinde, ya bir hizbin ya MHP’nin siyasi rakiplerinin yahut bunların hepsiyle irtibatlı yerli veya yabancı büyük bir istihbarat örgütünün operasyonudur. Yabancı örgüt işine ise pek benzememektedir. Çünkü bu tür teşkilatlar ellerindeki kozları, muhatapları önemli konumlara veya devlet yönetimine geldiklerinde istismar etmeyi tercih eder. Hepsini bir kerede harcamak işlerine gelmez.
Bu durum Başbakan Tayyip Erdoğan’ın iki partili parlamento sistemi söylemi ile örtüştürülmeye müsaittir. Ancak ‘ustalık’ iddiasıyla bir kez daha yetki isteyen Erdoğan veya aklı başında bir devlet adamı bilir veya bilmesi gerekir ki MHP’siz bir TBMM’nin, ‘Yeni Anayasa’ve diğer açılımları sağlıklı bir biçimde gerçekleştirmesi mümkün değildir. Eğer yapmaya kalkışırlarsa bunun tutarlı ve kalıcı olmayacağını da hesaba katacaklardır. BDP’nin grup kurduğu, fakat MHP’nin dışarıda kaldığı bir Meclis tablosunda alınan kararların siyasi meşruiyet zemini hep tartışmalı kalacaktır. Böyle bir Meclis’te CHP,  “Parmak kaldıracak yeterli desteğin var” diyerek anayasa değişikliklerinde iktidar partisini yalnız bırakacaktır. BDP ise anahtar parti konumuna yükselmese de sadece sorun çıkarma lüksünü elde edecektir.
Nitekim Erdoğan, Ülkücü oyları çekecek tutarlı bir politika izlememekte, aksine partisinden uzak tutmaya çalışmaktadır. Türkiye’deki seçmenin yaklaşık dörtte biri MHP ile önce veya günümüzde bir şekilde gönül bağı kurmuştur. En azından zihinlerindeki ‘Bozkurt’ kavramı Erdoğan’ınki gibi değildir. Başbakan’ın Bozkurt ile ‘hayvan’ kelimelerini yan yana kullanması basit bir dil sürçmesi olarak değerlendirilemez. Partisine yönelebilecek milliyetçileri adeta terslemektedir. Bununla bir yandan Doğu ve Güneydoğu’daki seçmene şirin görünmek, bir yandan da partisinin hormonlu büyümesinin önünü kesmek istemiş olabilir! Muhtemelen anayasayı tek başına değiştirebilecek bir çoğunluğa sahip olmayı arzulamamaktadır. Çünkü yapmaya niyetlendikleri, aşırı şişmiş bir iktidar partisini patlatacak, en azından bölünecek bir aşamaya getirecektir. Üstelik yeterli milletvekili çoğunluğuna eriştiğinde mağduriyet edebiyatı yapamayacak ve bundan sonra yeni bahaneler üretemeyecektir!
Öyleyse şu sonuç çıkarılabilir. Başbakan pek de hevesli görünmediği halde onu ve partisini anayasayı tek başına değiştirebilecek şekilde şişirmeyi ve MHP’yi barajın altında bırakacak kadar zayıflatıp lider değişikliğine zorlayacak bir kirli komplodur. Üstelik perde arkasından ülkemizdeki milli ve manevi duyguları en yoğun kesimler arasında kalıcı nifak tohumları ekmeyi planlayan kirli bir tezgâh... Ülkemizde bu kadar komplike bir komployu planlayabilecek bir yapıyı tahmin ediyorum da içine çöreklendikleri kurumu yıpratacağı için söylemeye dilim varmıyor!

Yazarın Diğer Yazıları