Sistemin intikamı - Kerim Yılmaz

Sistemin intikamı - Kerim Yılmaz
Sözde kuvvetler ayrılığıyla, hızlı karar alıp icra eden yürütmeyi, özde Tek Adam rejimini içeren Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi beş yılda çöktü. Hukuk devleti işleyişinde aciz bir demokrasi kısa sürede yumuşak bir otokrasiye dönüştü. Ekonomiden eğitime, sağlıktan güvenliğe, ticaretten adalete tek kişinin sevk ve idaresi fikren ve fiilen iflas etti.

Uzun süren tek parti iktidarı sosyolojiyi de değiştirdi. Şekli dindarlığı egemen kılan siyasi iklimle eriştiği gücün, menfaatle birleşmesiyle içeriden bozuşma ve çürüme başladı. Dün neye karşı oldular ve eleştirdilerse hepsini kat be kat yaptılar. Muhalif kesime, 12-Eylül'cü ve 28-Şubat'çılardan daha baskıcı bir yönetimle rahmet okuttular.

Dünün ezildiği iddiasındaki muhafazakarı, ezilmişlik duygusu ve ezileceğim korkusu ile bugünün zalimi oldu. Dahası zulmü ve yolsuzluğu uyduruk sipariş fetvalarla meşrulaştırdı. Dicle kenarında kurdun kaptığı kuzu şiiriyle geldikleri iktidarın 21.yılında tüm toplum kesimlerine, az ya da çok adaletsiz, haksız, hukuksuz bir devir yaşattılar.

Derin yoksulluğu yaşayan ahali bu ahlaksız kimlik siyasetinin kıskacından kurtulmak için son şansı olan sandığa gidecek. Tükenmişlik sendromundaki iktidar artık ne yapsa boş, asla 50+1'i bulamayacaklar. İlelebet iktidarı kurgulayan bu sistemin kibirli sahipleri kazdıkları kuyuya düşecek ve kaybedecekler. Bunu gördüler, hırçınlıkları, kızgınlıkları öfkeleri bu yüzden.

Her siyasi mahalleden akıl ve vicdan sahiplerinin umudu haline gelen ''sakin güç'' Kılıçdaroğlu'na saldırılar bu yüzden. Ne yapsalar kızmaması soğukkanlı, olgun ve affedici davranması, bu örgütlü cehaleti daha çok çıldırtacak. Ama insanca bir yaşam ve yarınlara umutla bakabilme arzusundaki sessiz çoğunluk ve özellikle de gençler hesabı sandıkta görecekler.

Adıyamanlı o şahıs organize bir provokasyonla film icabı Kılıçdaroğlu'na kızacak. Ama depremzedeler, imar affı yapanlara , göçük altında bırakanlara, depremde AFAD dışında kurtarma çalışmasına izin vermeyenlere, askeri erkence sahaya indirmeyene, kendilerine verilmesi gereken çadırı satanlara, enkazının hurdasını yandaş müteahhitlere peşkeş çekenlere, her şeyini kaybetmişlere kurnaz tüccar gibi ev satan iktidara kızacak.

Ayrıştıran kimlik siyasetine değil, birleştiren akıl siyasetine inanacak ve kişilere değil hukuka güvenecek. Her siyasi mahalleden insanlar ''şahsım'' değil, hukuk devletinin onurlu eşit yurttaşları olmayı tercih edecek. Sistem sahiplerinin ayağına dolanacak ip oldu düğümü sandık çözecek, tek adam gidecek demokrasi gelecek.

Seçim ''demokrasi mi, otokrasi mi'' eksenine oturdu. Azalan kararsız seçmenin eğilimi de değişimden yana olacak. Törensel gaz çıkarmaların, iktidar olup da muhalefetmiş gibi verilen boş vaatlerin, farklı illerde değişen yerli-milli söylemlerin, halkı korkutmaya çalışan basit operasyonların alayı çöp oldu.

Değişim rüzgarı her yönden esiyor artık. Muhalefetin seçimi kazanmaya yeterli oyları sandığa girdi. Asıl görev onu doğru dürüst saydırıp tutanağa bağlamak. Özellikle deprem bölgesinde seçim sandık güvenliği çok daha önemli hale geldi. Buna yoğunlaşmak ve başarılı olmak zorunda. Bu sağlandığında sonuç almak kolay olacak.

Asıl zorluk devleti çürüten bu köhnemiş zihniyetin verdiği hasar ve zararın tespiti ile enkazını kaldırmak ve demokratik hukuk devletini ihya sürecinde yaşanacak. Kısa sürede değişime umut bağlayanları nispeten de olsa tatmin ile halkın geleceğe umudunu yeşertecek işler yapmak gerekecek. Akıl, ahlak, adalet...