Sistemin şımarığı

CHP ve BDP’nin Meclis’e girmeme konusundaki eylemlerinin mantıklı izahını yapmak mümkün değil. Bunun aramızdan kimseyi satmayalım düşüncesiyle de alakası yok. Doğrusuyla ve yanlışıyla muhalefetteki partiler hapisteki kişileri aday göstermiştir. Bu bir tavırdır. Duruşunuzu ve yerinizi göstermek için böyle riskleri göze alabilirsiniz. Ancak milletin tamamının hukukunu ve beklentilerini bu uğurda harcayamazsınız. Diyelim ki, şimdi muhalefette kalanlar tek başına yahut koalisyon yoluyla hükümet kurabilecek olsalar TBMM’de yemin etmeyecekler miydi? Öyleyse neyin hesabı kimden soruluyor? Kim bilir belki de mesajı doğrudan vatandaşa veriyorlar:  “Bize iktidar olacak oyu vermediniz, öyleyse biz de sizi temsil etmeyiz!” 
Hadi farzedelim ki iktidar partisi, MHP’nin  “teröristlere de kapıyı açar” şeklindeki haklı uyarısını da dikkate alarak kanunu değiştirmeye yanaşmadı! Peki ne olacak, CHP yasama faaliyetlerine hiç katılmayacak mı? İlerde terörist örgütün liderlerine de parlamento yolu açabilecek bir  “hapisten vekil çıkarma”  formülü ise millete nasıl izah edilebilir.
Halk Meclis’te görmeyi arzuladığı ve düşünceleri orada ifade etmesi için partilere oy veriyor. TBMM Genel Kurulu’nda bulunulması gereken zamanlarda, orda olmayan iki partinin (ANAP ve DYP/DP) akıbeti ortada. Seçmenin nezdinde daha o gün silinmişlerdi.
CHP,  “İlle de hukuku delelim”  diye ısrar ediyor. BDP ise tam bir şımarık çocuk örneği. Kimi zaman ağlayıp sızlayarak, kimi zaman da kırıp dökerek feryat figan ortalığı velveleye veren terbiyesiz çocuklara benziyor.  “Ben isterim olur, olmazsa size gününüzü gösteririm”  deyip yakıp yıkmakla tehdit ediyor. Devletin niçin muhatap olmadığı anlaşılıyor. Bunlar sokakta dayak yediklerinde abisini çağıran çocuklardan farksız!
Huysuzluk ve arsızlık bir yere kadar müsamaha görür. İnsanların sinir uçlarıyla oynamaya kimsenin hakkı yok. Buyrun size ilginç bir örnek. Cumhuriyet Güçbirliği’nin açıklamalarına göre İzmir ve İstanbul’daki adayların aldıkları oyun çoğu geçersiz sayılmış. Çünkü onbinlerce seçmen hem ’bağımsız’adaylara hem de CHP’nin üzerine mühür vurmuş. Bu illerdeki seçmenin doğudakilerden daha cahil olduğu iddia edilemeyeceğine göre seçmenin aslında önemli bir mesaj vermeye çalıştığı anlaşılıyor:  “Gönlüm ikinizden yana ama ikinizi de Mecliste görmek istemiyorum.” Çelişki gibi görünse de mesaj açık. Sol kesim de ideolojik açıdan yakın durduğu parti ve adayları ülkeyi yönetmek konusunda yetersiz buluyor...
CHP’nin ne zaman parti içi bir kurultay girdabına yakalanacağı, BDP’nin ise hangi aşamada yeniden faşist Kürtçülüğe döneceği belli değil. Geçen yazımda  “BDP bir parti mi?” diye sormuştum. Aday listelerinin arasına göstermelik de olsa ’Kürtçülük’yapmayan, hatta Kürt olmayan adayları koyması sebebiyle seçmen kendilerine Türkiye partisi olması için bir şans daha tanımıştı. Ancak en küçük problemde kabuğuna çekilerek kendi meclisini Diyarbakır’da toplamaya kalkışması bilinçaltında yatan duyguları açığa vuruyor.
Bunları söylerken iktidarın ve YSK’nın hatasız olduğunu kast etmiyorum. Onların payının ne olduğunu bilenler biliyor. YSK, yurtdışındaki 2 milyon 400 bin’den fazla vatandaşımızın sandığa ulaşmasını engelleyen kararıyla demokrasiye bakışını daha en başından ortaya koydu. İktidar ise göz göre göre gelen kriz için en başından tedbir almadı. Sonuçta zarar gören millet iradesi oldu ve oluyor.
CHP ve BDP bu tavırlarıyla sadece iktidar partisini büyüttüğünün farkına varmalıdır. Her krizi Başbakan Erdoğan çözsün anlamına gelebilecek bir söylem, kimi yüceltir ve kimin ekmeğine yağ sürer!

Yazarın Diğer Yazıları