Sivil toplum kuruluşları

Devletlerin demokrasiyle idare edilişinin en önemli etkenlerinden birisi o devletteki sivil toplum kuruluşu sayısının fazlalığıdır. Sivil toplum kuruluşlarının çokluğu ve üye sayıları ise bulunduğu ülkenin insanlarının demokrasiye olan inançlarının bir göstergesidir.
Sivil toplum kuruluşları bulundukları ülkede demokrasinin varlığının bir göstergesi olunca  dünyadaki her devlet demokratik bir idareye sahip olduğunu gösterme adına ülkelerinde sivil toplum kuruluşu kurulmasına izin vermektedir. Daha da ileri giderek çıkardıkları yasalarla varlıklarının devamını güvence altına bile almaktalar.
Bu demek değildir ki her devlet gerçek demokrasiyle idare ediliyor. Her devlette yaşayan halk demokratik bir ortamda yaşıyor. Gelişmemiş ülkelerde kurulu bulunan sivil toplum kuruluşlarının her ne kadar adı ve yasası olsa da o ülkeyi yönetenlerin arzu ve istekleri doğrultusunda faaliyet göstermek zorundadır. Ayrıca aynı alanda birden fazla faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşu bulunamaz.
Bir dönem sendikal çalışmalar nedeniyle gittiğim Kilis’te, valiliğin özel izni ile Suriye’nin Halep şehrine gittim. Halep’i ziyaretten sonra oradaki öğretmen sendikalarının başkanıyla da görüşmek istedim. Randevu talebimize başkanın cevabı ise valilikten izin aldıktan sonra görüşebilecekleri oldu. Daha sonraki aramamızda ise kendisine izin verilmediği için bizimle görüşemeyeceğini ifade etti.
Eski Sovyetlerin dağılmasıyla birlikte komünizmin boyunduruğundan kurtularak bağımsız olan devletlere yaptığım ziyaretlerde gördüm ki her iş kolunda bir sendika var. Tüm çalışanlar ise bu sendikaya zorunlu üye, yani kontrol tamamen devletin elinde. Gelişmiş ülkelere bakıldığında ise her alanda sınırlama olmaksızın sivil toplum kuruluşu kurulabilmektedir. İsteyen istediği kuruluşa üye olabilmektedir. Hiçbir sivil toplum kuruluşu devletin ve yöneticilerin baskısı olmadığı gibi teşvik bulunmaktadır. O teşvikler o kadar ileri gitmekte ki birçok sivil toplum kuruluşu kendi ülkelerinin dışında da temsilcilikler oluşturmaktadır. Bizim ülkemizde ise sözde her türlü sivil toplum kuruluşlarının kurulması serbest olup, yasalarla güvence altına alındığı ifade edilse de işleyişin hiç de öyle olmadığı bir gerçektir. Benim ülkemde üç tür kuruluş bulunmaktadır. Bu kuruluşlardan bir grubun tüzüğünde belirtilmese de yaptığı faaliyetlere bakıldığında amacının ülkeyi bölüp parçalamak olduğu görülür. Her türlü çıkar ilişkisinin yürütüldüğü bu kuruluşlar Türk düşmanları tarafından beslendiği gibi yönetici müsamahasını da hep görmüştür.
Diğer bir sözde sivil toplum kuruluşları ise her zaman yürüyen araba yolcusu olmuş iktidar borazanlarıdır. İktidara methiyeler düzen, onların propagandalarını yapan Hüthüt kuşlarıdır. Yaptıklarının karşılığında siyasi erkten ulufelerini alan kendi çıkarlarından başka bir şey düşünmeyenlerdir.
Başkaca hiçbir ülkede olmayan bizdeki bu sistemi bakın yapılan araştırma nasıl açıklıyor. CIVICUS’un iki yıl süren araştırmasında ülkemizde ki sivil toplum kuruluşları gelişim ivmesini 2000 yılından sonra yitirmeye başlamıştır.
Genel duruma bakıldığında ülkemizde 4 bin 500’ü vakıf, 86 bini dernek olmak üzere 90 bin 500 BTV bulunmaktadır. Meslek odaları ve kooperatifler de eklendiğinde bu sayı 150 bini buluyor.
Vakıf ve derneklerin %42’si beş büyük şehrimizde faaliyet gösteriyor. Yardımlaşma konusunda ise 153 ülke arasında 134. sırada yer alıyoruz. Halkımızın %9,7’si bir sivil toplum kuruluşuna üye yani 780 kişiye 1 sivil toplum kuruluşu düşüyor.
Ülke genelinde 2005 yılında dernek üyelerinin %22’si kadınken bu gün ise %16’sı kadındır. Gençlerimizin sivil toplum kuruluşuna katılımı 55 ülke arasında %8 ile en sondadır.
Ülkemizdeki toplam 86 bin 31 derneğin %18,1’i cami dernekleri, %14,3’ü spor klüpleri %13,7’si yardımlaşma, %9,5’u kalkınma ve konut, %10’u mesleki dayanışma derneğidir. 4 bin 547 vakfın ise %56,1 sosyal yardım, %47,5’u eğitim, %21,8’i sağlık alanında faaliyet göstermektedir. Vakıfların sadece %1,3’ü demokrasi, hukuk ve insan hakları konularında çalışıyor. Bu da gösteriyor ki ülkemizde demokrasinin yeteri kadar gelişmediği, son zamanlarda kurulmuş olan sivil toplum kuruluşlarının kapandığı ve kadınların nasıl köşelerine itildiğidir. Bu ise kuruluşlar üzerinde bir baskının olduğunu, ileri demokrasi adına benim demokrasisinin öne çıktığının işaretidir.

Yazarın Diğer Yazıları