Sivil toplum kuruluşları

Günümüzde dünyamız baş döndürücü gelişmelerle karşı karşıyadır. Çağımız ise iletişim ve bilişim çağını yaşıyor. Öyle ki, uzaydan yapılan takiple yeryüzünde istenilen kişi nokta atışıyla öldürülebilmektedir. İstendiğinde bir devletin değil kurum ve kuruluşlarının, başkanlarının dahi yatak odalarının ve makamlarının gözlemlenip dinlendiğini duyuyoruz.
Yapılan hiçbir şeyin gizli kalmadığı ve kısa zamanda ifşa edildiğine şahit oluyoruz. Dünyanın bu ucunda olanlar öbür ucunda anında izlenebiliyor. Bir devletteki olaylar diğer devletlerde domino etkisi yapabiliyor. İnsanların beyinleri okunarak rahatlıkla yönlendirilebiliyor.
Böylesine gelişmişlik içerisinde insanlar arasındaki ilişkiler düne göre daha da büyük bir önem kazanıyor. Artık aile içerisinde bile ebeveynlerin çocukların görüşlerine boyun eğdiği ve benim bildiğim doğrudur devrinin kapandığını görüyoruz.
Demokratik ülkelerde halkın gücünü her şeyin üstünde gören yöneticiler, bu gücün demokrasiye katkı yapmasını sağlama adına hızla katılımcı demokrasiye yönelmişlerdir. Bu uygulamaya önem veren ülkelerde yaşayan insanlardaki mutluluğun yanında, ülke kalkınmasının da hızla yükseldiği görülmüştür. Bu nedenden dolayı katılımcılığın ön planda olduğu yerlerde sivil toplum kuruluşlarının teşvik edilmesi sonucudur ki alabildiğince fazla sayıya ulaşmasına neden olmuştur. Kuruluş sayılarına paralel bir şekilde üye sayıları da nüfusunun kat be kat üstüne çıkmıştır.
Gelişmekte olan veya geri kalmış ülkelerde ise, her ne kadar katılımcı demokrasi uygulaması ve şeffaf yönetim anlayışı var dense de yeteri kadar sivil toplum kuruluşu bulunmadığı gibi, olan kuruluşlar da kontrol altında tutulmak suretiyle katılımcılığa fırsat verilmediğinden dolayıdır ki, insanların da kuruluşlara olan ilgisi yok denecek kadar azdır.
Benim ülkem bunun neresinde diye bakacak olursak 4.547’si vakıf, 86.031’i dernek olmak üzere 90.578 sivil toplum kuruluşu faaliyet göstermektedir. Bu sayıya sendikalar, odalar ve kooperatifleri de eklersek sayı 150 bini bulmaktadır. Ülke genelinde 780 kişiye bir sivil toplum kuruluşu düşerken, bu kuruluşlara ancak halkımızın %9,7’si üye olmuş durumdadır. 150 bin kuruluşunda ancak %15’i faaliyetlerde bulunmaktadır.
Bu kuruluşların bir kısmı ülke aleyhine faaliyet göstermeleri karşılığı dış mihraklar tarafından beslenirken, bir kısmını da iktidar kendi lehine kullanmak suretiyle beslemektedir. Geriye kalan belki de parmakların sayısı kadar olan sivil toplum kuruluşu üyelerinin imkânlarıyla etkinliklerini yürütmektedir. Bunlar da manevi baskılarla karşı karşıyadır.
Hâlbuki ileri demokrasinin uygulandığı ülkelerde ise tam tersine her sivil kuruluşunun kendine has siyasi görüşleri olmasına rağmen hoş görüyle bakmaktadır. Hatta başka ülkelerde kurdurduğu bu kuruluşlar vasıtasıyla o ülkede elde etmek istediklerini elde etmektedirler. Bu durum oradaki sivil toplum kuruluşu ve üye sayılarından da anlaşılmaktadır.
Bunun en bariz örneği ise Almanya’da 2.100.000, Fransa’da 1.470.000 sadece dernek bulunmaktadır. Avrupa’da her 40 kişiye bir dernek düşmektedir. İşte benim ülkem. İşte ileri demokrasilerin uygulanan ülkeler. Karar ve takdir sizlerindir.
İşte halisane duygularla oluşturulan, millet ve ülke sevgisini ön planda tutan bir elin parmakları sayısı kadar olan kuruluşlardan birisi de on bir devletteki eğitim derneklerinin oluşturduğu Uluslararası Avrasya Eğitimcileri Federasyonu’dur. Hiçbir yerin arka bahçesi olmayan bu kuruluş, inanmış kurucuları ve üyeleriyle birlikte etkinliklerini yürütmeye devam ediyor.
Federasyonumuz ekim ayında Romanya Ovidis Üniversitesi ve Türk-Tatar öğretmenler birliği ile “Türkçenin dünya dilleri arasındaki yeri ve önemi” konulu uluslararası bir kongre yaparken, bu ay da Azerbaycan’da Azat Muallimler Birliği ile “Sivil Toplum Kuruluşlarının Yeri ve Önemi” adlı uluslararası toplantı yapacaktır.

Yazarın Diğer Yazıları