Siyasetin “erken emeklisi” İsmet Sezgin

O kongrede.. Şayet o sahne olmasaydı, İsmet Sezgin büyük bir ihtimalle Doğru Yol Partisi’ne genel başkan seçilecekti.. “O sahne”, delegeyi olumsuz etkiledi ve.. Belki de Türkiye’nin kaderi değişti!.
O, benim dönemin gazetecilerinin “İsmet Abisi” dir!. Sayın İsmet Sezgin’den söz ediyorum, Türk siyasetinin duayenlerinden olan İsmet Abi’den..
Geçtiğimiz günlerde, birkaç dost (İstanbul siyaset ve iş aleminin tanınmış kimlikleri; Sayın Rıdvan Özer, Sayın Ercan Coşar’la birlikte) İsmet Sezgin’in sofrasında bir araya geldik.. Onu dinlediğimiz zaman da gördük ki şu anda aktif siyasetin içinde olmaması, gerçekten Türk politikası için bir eksiklik.. İsmet Abi, ne yazık ki birkaç çok önemli tecrübe gibi siyasi hayatın “erken emeklilerinden”, bilgisinden sadece dostları yararlanabiliyor..
O “Kongreye” dönelim..
Özal’ın vefatından sonra, Demirel Köşk’e çıkmış, DYP, Genel Başkan seçiyor.. Genel Başkan, aynı zamanda Başbakan olacak.. Partinin en güçlü adayı İsmet Sezgin.. Rakibi Tansu Çiller.. Sezgin, Kongre salonuna büyük tezahüratla giriyor.. Gelgelelim hemen yanında koluna adeta zorla yapışmış, “yandaş”  görüntüsü veren bazı milletvekilleri var.(Geçmiş gün, adlarını verip şimdi bu kimlikleri üzmeyelim.) Bu vekiller, delege nezdinde de seçmen nezdinde de itibar kaybetmişler.. O görüntü ortaya çıkınca delege,  “İsmet Abi bunları baş tacı yapacak!!”  diye aniden vites değiştirdiler.. Oylar, bir anda Tansu Çiller’e gidiverdi.. Bir anlık olay bu..
Türkiye’nin “değişen kaderi” dediğimiz an.. Şayet İsmet Sezgin, o kongrede seçilseydi ve Başbakanlık koltuğuna otursaydı...
O dönemin siyasi kavgaları olmayacaktı.. Mesut Yılmaz’ın kimyası bozulmayacak, daha istikrarlı bir siyasetçi olacaktı..
PKK ile mücadelede, “seyrinden çıkmış”  sonuçlara rastlanmayacak, mücadele, bu kadar yoğun “yeraltına” kaymayacaktı..
28 Şubat olmayacaktı..
Bugünün siyasi tablosunun böyle olması da beklenemezdi..
Bir tek sahne ve bir bütün delege yanılgısı ile değişen kader!..
Oysa, şu bir gerçekti ki İsmet Abi, o kolunda görüntü veren siyasi kimliklere, Başbakan olsaydı asla kapıları açmayacaktı..
Bu durumu, kongreden bir gün önce kendisinden dinlemiştim.. İçişleri Bakanı’ydı ve makamında onu ziyaret etmiştim.. Bize göre de formalite bir kongreden sonra kesin Başbakan’dı, kabinesi üzerine sohbet etmişti.. O, çok ünlü DYP milletvekillerini tek tek saymış, Bakan yapıp yapmayacağını sormuştum.. Hiç lafı geçiştirmemiş, dobra dobra, asla, kabinede olmayacaklar demişti.. O arada çok şaşırdığım bir ismi telaffuz etmişti..
“-Sadece Tansu Çiller’i alacağım Bakanlar Kurulu’na!..”
O kongrede rakibi olan Tansu Çiller’i...
İsmet Abi, dönemin İçişleri Bakanı’ydı ve teşkilata hakimdi.. Çiller Başbakan olunca, Sezgin’e “Bakanlıkta devam edin”  demedi, gitti en acemi, en olmayacak vekili İçişleri Bakanı yaptı.. Kabine’nin ilanından  kısa bir süre sonra, “Sivas-Madımak”  olayı patladı.. O sırada İçişleri Bakanı, makam aracı ile seçim bölgesinde hava atıyordu!..
İsmet Abi, o dönemde seçimi de bileğinin zoru ile almıştı.. Demirel onu Aydın’da alt sıralarda göstermişti.. Sezgin, halkın sevgisiyle listeyi taşırmıştı.. Tabii engin bilgisiyle de.. Ama ben onu, 12 Eylül öncesi Demirel’in  “reform kabinesinde”  Maliye Bakanı oluşu ile daha çok hatırlarım.. Konuya hakimiyeti ile, o günlerin  “yetmiş sente muhtaç”  Türkiye’sini kuyudan çıkarma hamleleri yapan ekibin lideriydi.. O dönem, efsaneleşen Turgut Özal, fotoğraflarda, İsmet Abi’nin çantasını taşırken vardır... İsmet Abi anlattıkça ondan faydalanacağız...

Yazarın Diğer Yazıları