Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Muhiddin NALBANTOĞLU

Muhiddin NALBANTOĞLU

Siyasilerimize 'Kutlu Bilgi' hazinesi


Yusuf Has Hacip’in ölümsüz eseri Kutadgu Bilik, asırlar öncesinden
günümüz siyasilerine yol gösteriyor.

Ülkemizin büyük çalkantılar içinde bulunduğu günümüzde siyasilerin hemen her sözüne büyük dikkat göstermesi ve yanlış anlaşılabilecek söylemlerden uzak durması önemlidir. Fakat ne kadar yazık ki, binbir demagoji içinde bulunan politikacılarımızın derhal saptırabilecekleri sözler Meclis kürsüsünden sarf edilmektedir. Bunun son örneği İzmir Milletvekili Birgül Ayman Güler tarafından söylenmiştir. Bu çok değerli Vekilimizin son derecede haklı ve mantıklı sözleri derhal bir demagoji saldırısına uğramıştır. Bununla da yetinilmemiş; sanki bir yerlerden direktif alınmış gibi bu haklı sözler, medya tarafından da hedef alınmıştır. Şimdi biz buradan; ülkemizin çok hassas bir devreyi yaşadığı bu günlerde, siyasilerimize de ders olabilecek “bin yıllık Türk kültüründen süzülmüş” örnek bir metin veriyoruz. Dil konusunda belki de dünyada söylenmiş en önemli bir “öğüt” mahiyetindeki bu sözleri Türk kültürünün ünlü eseri olan “Kutadgu Bilik”ten alıyoruz. Yaklaşık bin yıl öncesinden günümüze ışık tutan bu metni daha önce de sütunlarımıza almıştık. Ancak eskilerin; “Hayırlı sözleri yüzseksen defa da olsa tekrarlayınız” tavsiyesine uyarak yineliyoruz. Bu sözünü ettiğimiz kitap, yaklaşık bin yıl öncesi Karahanlılar hükümdarlığı zamanında büyük Türk bilgesi Yusuf Has Hacip tarafından yazılıp Karahanlı Hakanı’na sunulmuştur. Bir siyasetname mahiyetindeki bu manzum eser, her devir için bir Kutadgu Bilik “Mutlu Olmak Bilgisi”dir. Bunda bütün devlet adamlarının ve bütün siyasilerin yanlış yorumlanacak veyahut saptırılacak sözlerden kaçınmaları anlatılmakta ve çok önemli örnekler verilmektedir: 


 

Dildendir...
Dildendir mutluluk, dildendir değer,
Dili olmayana insan mı derler!

İnsanda dilince değişir kader:
Ya yurda baş olur ya başı gider.

Dilin çok oynarsa sökülüp dişin,
Dikkat et diline gitmesin başın!

Bir söz edeyim ki; kalsın seninle
Dilinden sızlanan insanı dinle:

Ağzından uygunsuz bir söz kaçırma,
Dilinle taş atıp başını kırma!

Çoğu faydasızdır, eyisi özdür,
Asıl söz, bilerek söylenen sözdür.

Kem söz duyanları hep düşman eder,
Ederse insanı, söz sultan eder.
Ne yumruktan, ne kılıçtan iz kalır.
İnsan ölür arkasından söz kalır.

Söyle: doğru, güzel, öz sandığını,
Söyle: bildiğini, inandığını.

Söyle: inananlar gelsin izinden,
Canına mal olsa dönme sözünden!

Akıllı söz söyler, amma az söyler,
Er olan sözünü sakınmaz, söyler.

Eyi söz, söyleyenden yanadır.
Oğul! Bütün bu öğütler sanadır.

Dinlersen sözümü, geçmez iş işten,
Değerlidir söz gümüşten, demirden.

Gümüş mümüş harcandıkça harcanır,
Söz gününde harcandı mı kazanır.

Yel altunu sürü sepet götürür,
Bir nasihat bin müsibet götürür.

 

 

Millet denilen varlık
Abdülazİz zamanının ünlü şair ve bestekarlarından bir Nevres Paşa vardır ki Türk-Rus savaşı sonunda bestelediği bir eser ile ünlüdür: Ruslar Bayburt’u işgal ettikten sonra çekilip gitmişler, fakat geride büyük cinayetler ve yıkıntılar bırakmışlardır. İşte Bayburtlu Zihni’nin ünlü eserine yaptığı beste çok meşhurdur:

Vardım ki yurdundan ayak göçülmüş
Yavru gitmiş ıssıs kalmış otağı
Camlar şikest olmuş meyler dökülmüş
Şeyda bülbül terk eylemiş bu bağı

İşte bu Nevres Paşa, Sultan Abdülaziz’in Başmabeyinci’si olduğu yıllarda Dolmabahçe Sarayı’nın Camlı Köşkü’nde oturuyormuş. Caddeden yangına giden tulumbacılar özel kıyafetleri ile geçerken Sultan Aziz bunları göstererek Nevres Paşa’ya sorar:
 “Nevres; ‘Millet, millet...’ dediğiniz bu baldırı çıplaklar mı?”
Nevres Paşa tok sözlü bir adamdır. Padişahın bu hoş olmayan sorusuna hemen cevap verir:
“-Evet efendimiz... Millet bunlardır. Saray-ı hümayununuzun önünde demirli bulunan donanmayı, muhteşem memleketinizi müdafaa eden orduyu bunlar yaparlar. Devlet hazinesini altınla dolduranlar bunlardır. Saray mutfağında yemeği pişiren...”
Baş Mabeyinci’nin sözünün bitmesine vakit kalmadan Padişah gürler:
 “-Çık dışarı edepsiz herif...”
Bu olaydan sonra Padişah, Nevres Paşa’yı aylarca süre huzurundan uzak tutmuştur.

Yazarın Diğer Yazıları