Siyonizm ve ABD ile ilişkiler

Medeniyetler İttifakı, İspanya Başbakanı Zapatero’nun inisiyatifi ve Erdoğan’ın yardımı ile 2004 yılında hayata geçirilmiştir. Birleşmiş Milletler’in de desteğini alan girişim uluslararası dostluk ve barış konusunda çalışmalar yapmaktadır. Girişim, dünyadaki bütün medeniyetlerin işbirliğini sağlayarak dünyada barış ve huzuru tesis etmeyi ve dostça birlikte yaşamayı amaçlamaktadır. Bugün 102 ülkenin üye olduğu yapılanma, faaliyetlerine devam etmekle birlikte, etkin değildir. Başbakan Erdoğan bu çerçevede Avusturya’nın başkenti Viyana’da yaptığı konuşmada yine gereksiz ve İslamcı-militan bir tavırla Siyonizm’i faşizmle eş tutan bir konuşma yapmıştır. Erdoğan’ın Türk devletini ve Türk milletini temsil ederken ulusal çıkarları tehlikeye atacak ideolojik tavırlardan kaçınması gerekir. Siyonizm, adını Filistin’de bulunan Sion Dağı’ndan almaktadır. 19. Yüzyıl boyunca dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşayan Yahudilerin, Filistin’de bir Yahudi devleti kurma idealini simgelemiş ve Sion Dağı’na kavuşma hayali kurmuşlardır. Günümüzde ise Siyonizm, İsrailoğulları devleti olan İsrail devletini koruma ve yaşatma amacını simgelemektedir. Erdoğan, Viyana konuşmasında Siyonizm’i faşistlikle bir tutmuştur, dolayısıyla başta İsrail olmak üzere yakın müttefiki ABD, bu talihsiz konuşmayı kınamıştır. Başbakan’ın bir milletin ulusal simgelerine, gerekçesi ne olursa olsun saldırma hakkı yoktur ve doğru da değildir. Dünyada bir buçuk milyar Müslüman var, en akıllısı ve en militanı sen misin, bu İslamcı militan gibi davranışınızda Türk Milletinin ve İslam’ın ne gibi faydası vardır. Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Türkiye’de bulunan ABD Dışişleri Bakanı John Kerry ile yaptığı basın toplantısında Amerikalı bir gazetecinin sorusu üzerine topu taca atarak, Mavi Marmara gemisinde öldürülen İslamcı militanları hatırlatarak yanıt vermiştir. Hiç alakası olmayan iki ayrı konuyu kıyaslayarak, yapılan hatadan sıyırmaya çalışmıştır. Daha önce bu konuyu yazmıştık, Mavi Marmara ve içindeki militanlar Türk milletini temsil etmiyorlardı ve temsil etme kalite ve niteliklere sahip değillerdi, dolayısıyla Türk devletinin bu militanların macerasına sahip çıkma ve onları savunma görevi yoktur.
ABD ile AKP iktidarı iki yıla yakın bir süredir sorun yaşamaktadır. Başbakan Erdoğan, Obama’dan randevu alamamıştır. Erdoğan ve ekibi iki ülke arasında ciddi sorunlar üretmiştir. ABD Dışişleri Bakanı’nın Türkiye ziyareti, gelecekteki ilişkiler açısında çok önemlidir. ABD prensip olarak, kendi kontrolünde olmayan olaylara mesafeli durur ayrıca sorunlara bakışı ve yaklaşımı daha farklıdır. Zira küresel bir vizyona sahiptir. Örneğin; mevcut Suriye rejimi, İsrail ile kalıcı bir barış antlaşmasına yanaşırsa, Esad rejiminin bir süre daha kalmasına göz yumabilir. Muhtemelen bu konu üzerinde çalışılmaktadır. Esad, İsrail ile böyle bir antlaşma yaparsa en büyük destekçisi İran’ı kaybedecektir. Esad, ciddi bir ikilemdedir. ABD-Erdoğan arasında şu anda en büyük sorun Esad’ın sonuyla ilgilidir. ABD, Suriye muhaliflerinin Esad’ı devirmek için değil, köşeye sıkıştırarak İsrail ile antlaşmaya ikna etme stratejisini takip etmekte, Erdoğan ise Suriye muhalefetine büyük bir destek verilerek Esad rejiminin sonlandırılmasını istemektedir. Esad yerinde kalırsa Erdoğan, büyük bir yenilgiye imza atmış olacaktır.Yanlış politika nedeniyle Türkiye’nin harcadığı yaklaşık bir milyar dolar ve kaybettiği itibar ve güvenirliliğinin bedelini kim ödeyecektir?..

Yazarın Diğer Yazıları