Sizin müşteriniz bu otele giremez!

Uzunca sayılabilecek bir süredir turizm sektöründe olmama rağmen her geçen gün yeni şeyler öğrenmeye devam ediyorum. Sektörde on sekizinci yılı devirdiğim şu günlerde, her kademesinde çalıştığım ve artık ülkeye dışarıdan yabancı turist getirme çalışmalarına başlamamızla birlikte hiç aklıma gelmeyen olaylarla karşılaştım.
Özelleşme furyası ile birlikte devlete ait olan turizm tesisleri yerli ve yabancı operatörlerin eline geçmiş ve bu otelleri öncelikli olarak kendi müşterilerine pazarlayan, otele başka tur operatörlerinin müşteri vermesine izin vermeyen faaliyetlerle karşılaşmıştık. Fakat kendilerine ait olmayan tatil köyleri ve büyük otellerin de büyük tur operatörlerince “tek yetkililik anlaşması”  kapsamında ele geçirildiğini görünce canım sıkıldı.
Şöyle ki; yeni bir tur operatörlüğü faaliyetine başladınız ve yabancı tur operatörü ile anlaşma yapıyorsunuz. Yabancı tur operatörü kendisinin müşterilerine ürün olarak sunacağı güzel tesislerle anlaşma yapmanızı sizden istiyor. Siz de doğal olarak tesislere gidip kendinizi tanıtıyorsunuz, hangi ülkeden müşteri getireceğinizi ve ödeme şartlarını falan görüşüyorsunuz. Buraya kadar her şey güzel, derken otel yetkilisi birden size dönüp, “kusura bakmayın İngiliz müşterilerinizi alamayız, çünkü İngiltere’den müşteri getirmeye tek yetkili A firması diyor”.
Olamaz böyle bir şey diyorsunuz ve biraz da sinirli bir halde başka bir tesise gidiyorsunuz, bu kez de  “kusura bakmayın Alman ve Rus müşterilerinizi alamayız o ülkeler için tek yetkililik anlaşması yaptığımız firmalar var deniliyor”. İşte o zaman yıllardır ülkemizde propagandası yapılan  “özelleştirme, küreselleşme, serbest piyasa ekonomisi, liberalizm vs..” akılınıza gelen ne kadar kavram varsa, hepsinin bir yutturmaca olduğu gerçeği ile karşı karşıya kalıyorsunuz.
Turizm tesislerindeki bu uygulama  “düpedüz tekelcilik değil mi?” Hani özelleştirmeler güzel olacaktı, rekabet ortamı artacaktı, piyasaya dinamizm gelecekti. Bırakın beyler bu boş lafları, gerçekte hiçbir şekilde ne liberal ekonomi ne de serbest piyasa ekonomisi şartları dikkate alınıyor. “At binenin kılıç kuşananın” deyimi aynen geçerliliğini devam ettiriyor. Ülkeyi yönetenlerin ve özellikle de turizm sektörünün  “bacasız fabrika”  olduğu iddiasını sürdürenlerin, birazcık zaman ayırıp sektördeki işletmelerin yapmış oldukları  “konaklama kontenjan anlaşmalarını” incelemelerini rica ediyorum.
Gelinen noktada ülke turizmimiz, büyük bir cendereye alınmış, uluslararası “turizm ağaları”  tarafından yönetilmeye başlanmış. Konaklama tesisleri acilen bu kuşatmadan kurtarılmalı, Ege Bölgesi’ndeki yüzde yetmişlere varan “İngiliz Turist” oranları acilen değiştirilmelidir. Her zaman  “yumurtaları aynı sepete koymayalım” diyen yetkililerin, Ege Bölgesi’nde tüm yumurtaların aynı sepete konularak büyük bir yanlış yapıldığını, böyle devam ederse kısa süre sonra büyük boyutlu krizlerin doğabileceğini görmeleri gerekmekte.
Hükümet edenlere düşen görev, tekelciliğin daniskası olan ve konaklama tesislerince yapılan  “tek yetkililik anlaşmalarının yasadışı olduğu vurgulanmalıdır”. Eğer bu anlaşmalar aynen devam ederse, tek yetkili tur operatörleri battığı zaman doğacak zarardan sadece o tesis değil, tüm tedarikçiler zarar görecektir. Dolayısı ile hiçbir işletmenin “ülke turizmini riske atacak faaliyetler içinde olma özgürlüğü olamaz”.

Yazarın Diğer Yazıları