"Sizinle kafa buluyoruz"un Rusçası

Efendim, Afrin'de çekilen ve Rus askerleriyle YPG'lileri (yani PKK'lıları) can ciğer kuzu sarmayı halde gösteren fotoğrafları, "şak" diye Rusya'nın/Putin'in önüne koymuşuz da...

Putin de, "Aman efendim, canım efendim" tonunda "Arada Türkiye varken, bizim PKK'lı, YPG'li askerlerle yan yana olmamız mümkün olabilir mi! Nayır Nolamaz!" demiş de...

Fotoğrafları inceleyip gereğini yapacakmış da...

"Sizinle kafa buluyoruz"un Rusçası bu olsa gerek.

Üç vakte kadar bir de İngilizce olarak (Amerikan İngilizcesiyle) kafa bulacaklar ülkemizle aynı şekilde!

***

Kongre yapılmadan genel başkan ilan etmek

--------

Haberler... Haberler... Haberler...

"AK Parti'ye dönen Recep Tayyip Erdoğan 21 Mayıs'ta Genel Başkan olacak..."

"Cumhurbaşkanı, 21 Mayıs'ta AKP Genel Başkanı oluyor..."

Aynı şeyi 16 Nisan akşamı da yapmışlardı;

Daha sandıkların yeni açıldığı dakikalarda "balkon konuşmasını" Erdoğan'ın  mı, Yıldırım'ın mı yapacağını tartışmaya başlamışlardı.

İşte böyle de demokrasiyi içselleştirmiş bir medyamız var!

Güya "demokrasinin dördüncü kuvveti" olacaklar; güya onlar anti-demokrasiye karşı savaşacaklar...

Sonuç itibarıyla 21 Mayıs'ta yapılacak olan şey bir "kongre" değil mi?

Bir "seçim" yapılmayacak mı?

Daha seçim olmadan, sandıklar bırakın açılmayı daha kurulmadan, oylar sayılmadan sonucu ilan etmek hangi demokraside kabul edilebilir!

Sonuç Erdoğan'ın yeniden Genel Başkanlığı olarak tecelli etse bile; bu ihtimal yüzde 99.99999999 olsa bile, en azından şeklen olanın, olacak olanın doğru bir şekilde ifade edilmesi, usule uygun bir dilin korunması gerekmez mi?

***

"Başkanlığa hayır  diyen başkan adayı";

Neden olmasın!

----------

16 Nisan'a kadar "partili cumhurbaşkanlığına hayır" demiş birinin, 16 Nisan'dan sonra "eh napalım fiili durum bu" deyip de "partili cumhurbaşkanı" olmak üzere aday olmasını ben de ucube bir hal olarak değerlendiriyorum; CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu bu noktada haklı.

Öte yandan...

"Biz yeni oluşan bu fiili durumu istemiyoruz, hayır dedik, bu durumun işletilmesini sağlayacak seçime de zinhar dahil olmayacağız" demek de, bundan sonra memleketin idaresini ebed müddet "hayır" dediğiniz zihniyete terk etmek anlamı taşıdığından, hiç gerçekçi ve mantıklı değil.

En kötü ihtimalle "yüzde 49" olarak beliren ama hepimizin yüzde 50'yi geçtiğini bal gibi bildiğimiz "parlamenter sistemden yana" toplum kesimi ne olacak;

Onların temsili nasıl mümkün olacak?

Bu ülke bir daha hiçbir zaman onların gönüllerinden geçen biçimde yönetilmeyecek mi?

İronik biçimde bu soruya "evet, yönetilecek" diyebilmenin tek yolu var;

 "Hayır" dedikleri "başkanlık" seçimine girip, "hayır" dedikleri "başkanlığı kazanmak" için yarışmaları!

Eğer "başkan adayı" olacak kişi "başkan seçildiğinde ilk işinin 16 Nisan referandumuyla tanınan yetkileri sınırlandırmak ve parlamenter sistemi güçlendirmek" olacağını vaat ederse kimse "çelişki"den de, "tutarsızlık"tan da, "namus ve şerefini ucuzlatmak"tan da bahsedemez!

Türkiye'nin bir şansı daha var.

2019'da "Parlamenter sisteme dönüşü" vaat eden bir adayı, YSK darbesi yahut son dakika katakullisiyle seçilmişken seçilmemiş gösteremeyecekleri bir oranla memleketin başına geçirmek.

***

Bi düşünün bakalım

----------

Balyoz kumpası çerçevesinde, 1339 gün cezaevinde tutulan, Genelkurmay Başkanlığı Stratejik Araştırmalar ve Etüt Merkezi eski Başkanı Süha Tanyeri,  "dijital terör ile 15 Temmuz'a" nasıl gelindiğini anlatmış, Alibi Yayıncılık'tan çıkan "Balyoz Kurgusu" kitabında.

Polis baskınlarından, gözaltı ve tutuklamalardan iddianameye, Silivri yargılamasından Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi safhalarına, nihayetinde de "yeniden yargılama ve beraatlar"a kadar Balyoz kumpasının her aşamasını ayrıntılarıyla anlatan Tanyeri'nin finalde, 15 Temmuz'la birlikte geldiği nokta önemli.

Bütün bunlar neden yaşandı?

Balyoz'un kumpas olduğu kabul edildi, mağdurlar beraat ettirildi tamam ama ya bu kumpasın nihai amacı?

Diyor ki:

"15 Temmuz darbe girişimi sonrasında bir zamanlar askeri vesayete karşı omuz omuza çalışan müttefiklerden birisi silahlı terör örgütü ilan edilirken, diğer ortak iktidarda yasalarla yapamadıkları veya yapılması zaman alacak düzenlemeleri KHK'larla bir bir gerçekleştirecek güce erişti."

Velhasıl...

Balyoz hedefine ulaşsaydı varılacak yere hedefine ulaşmamış bir 15 Temmuz sayesinde varılıyor olması üzerine çok ama çok düşünülmesi gereken bir detay değil mi!

Yazarın Diğer Yazıları