Solun yaman çelişkisi

Marx'ı ve Atatürk ve yan yana getiremezsiniz. Türkiye'nin komünistleri, Atatürk'ü kendi açılarından "devrimci" görebilirler. Köklü bir değişime gitmiştir ama o asla komünist değildir. Üstelik karşı olduğunu bütün hâl ve hareketiyle göstermiştir. Komünist Partisi izni falan... Bunlar manevradır. M. Kemal pratik düşünür.

Hem solun bütün uçlarına açık olacaksın, hem "Atatürkçüyüm." diyeceksin. "Yaman çelişki!"... (Komünistler "yaman çelişki" lafını çok severler.)

Sözü Hikmet Çiçek'in "Devrimci Portreler" (Kırmızıkedi Yayınları) kitabına getireceğim.

Uzun uzun, Türkiye Komünist Partisi/Marksist-Leninist kurucusu İbrahim Kaypakkaya anlatılır. Diğer anlatılanları geçeceğim, Kaypakkaya'nın bir sözü üzerinden yürüyeceğim.

Çorumlu Kaypakkaya, 1973'te Diyarbakır'da yakalandı ve işkence altında öldü. Çapa Yüksek Öğretmen Okulu'nda ve İ. Ü. Fen Fakültesi'ndeydi. Çapa'da, Yeniden Millî Mücadelecilerin büyük gücü vardı. Fizik Bölümü'nden bir tanıdığımdan Kaypakkaya'yı dinlemiştim. (O da Fizik Bölümü'ndeymiş.) Bir de hakkında yazılanlara söylenenlere bakıyorum. Yine yaman çelişki. 24 yaşında bir öğrenci. Fikirde ne kadar mesafe alır? Vuruşmuştur, kendileri için kahramandır; o kadar. Bir fikir geliştirdiğini söylemek, Kaypakkaya için de diğerleri içinde boş. Önlerinde nice abileri var. Onların adı geriye itiliyor, yirmili yaşlardaki gençler önlerine geçiriliyor. (Kaypakkaya'nın bir sözünü önemsiyorum: "Biz Türk soluyuz." diyor, bütüncü düşünüyor.) 

Kitapta yazdığına göre solun ilk bölünmeleri Sovyetler ve Çin yüzünden oluyor. Bir taraf hadi Çin'i destekleyim, bir taraf hadi Sovyetler'i destekleyelim, diyor. Gitgide bölünme artıyor. Madem birileri komünist devletleri paylaştılar, biz de Arnavutluk'u, Küba'yı (Kuzey Kore var mıydı acep?!) daha bilmem hangi ülkeyi savunalım! Biri de çıkıp demiyor ki, "Burası Türkiye hanımlar beyler! Kendimizi savunalım!"

 Hikmet Çiçek Bey kusura bakmasın, "Kahraman" gösterdiğinin hepsi, boşlukta sallanıyor.

Sen Karl Marx'ı öne çıkarırsan, Lenin'i öne çıkarırsan, Mao'yu öne çıkarırsan, beşinci kolsun, demektir. (Sovyetler'in nasıl yayıldığını dikkate alın.)

İbrahim Kaypakkaya, tutuklanmıştır. Nezarettedir. Bir polis müdürü gelmiş, epey saydırdıktan sonra "Vatan hainisiniz, Lenin'in piçlerisiniz, hepinizin anasını..." demiş.

Hikmet Çiçek, arkadaşı, aynı partilisi Arslan Kılıç'tan aldığı bilgiyi aktarıyor:

"İbrahim anında cevap verdi. Kimin vatan haini olduğunu halkımız, 6. Filo erlerine genelevlerde korumalık yapanların Dolmabahçe'den bu kez Amerikan gemileri ile kaçtığı gün görecek... Biz halkın yargısına güveniriz. Anamıza gelince... Anamız amele sınıfı ve Krupskaya'dır.' dedi." (s. 239).

İbrahim Kaypakkaya'nın "anamız" dediği Krupskaya'nın kim olduğunu soracaksınız. Lenin'in hatunu!

Krupskaya tercihi dehşet verici bir çelişkidir.

Bir şey daha var: Ülkücüler, ilk defa ODTÜ'de, 1969'da ABD Büyükelçisi Commer'in arabası yakıldıktan sonra sol örgütlerle birlikte ABD'ye karşı ortak bildiriye imza atmışlar. Kitapta ilk imzacı olarak "ODTÜ Ülkü Ocağı" görülür. (s. 80).

Şimdi sıkı durun... O tarihte ODTÜ Ülkü Ocakları Başkanı kim? İlhan Kesici. Bildiğiniz İlhan Kesici. Şu an CHP milletvekili. İlhan Bey'e selâm... Herhâlde dönemin atmosferine dair söyleyecek sözü vardır.

Yazarın Diğer Yazıları