Sömürgecilik ve Avrupa bitti

"Birleşik Avrupa" fikrinden yola çıkılıp, oluşturulan AB'nin parçalanma yoluna girdiği görülüyor. Tam tabiriyle giyecek ayakkabısı olmayan Portekiz'in Angola ve Macau gibi sömürgelerine hayret ederdim. Bakın koca ülke Brezilya'nın Portekizce konuşuyor olmasından söz etmiyorum. Lizbon neresi, Macao Adası neresi? Vakti zamanında Uzak Doğu'ya nasıl gidilmiş? Gemilerinde kullandıkları kömürleri nasıl temin etmişler, şaşırtıcı. Balık, şarap ve şişe mantarından başka geliri olmayan bir ülke. Kolonizm sayesinde asırlar boyu hayatını devam ettiriyor.

Hatırlayın Belçika Kongosu'nu. Hollanda Antilleri'ni. Guyana'nın üç sömürgecinin paylaşımında olduğunu biliyoruz. Jeopolitik dersinde dünyadaki yönetimleri işlerken, Ord. Prof. Dr. Besim Darkot, Yeni Hebrid Adalarının iki başlı yönetimini anlatmıştı. Düşünün bir mini devlet ve iki ayrı anayasası var. Tabii iki ayrı sömürgeci bunları farklı uyguluyor. Böylesi örnekleri çoğaltmak mümkün.

Fransa, Kuzey Afrika'daki sömürgelerine bağımsızlık vermemek için ne kadar direnmişti. Cezayir özgürlüğüne ancak 1950 sonlarında kavuştu. Hem de on binlerce insanının kanı bahasına. Avrupa Birliği'nin can çekişir duruma dönüşmesinde sömürgeciliğin çöküşünün rolü mutlak.

Zihniyet oturtulamadı

Almanya'nın zoruyla federal banka kuruluyor ama ortak idare "Federatif Sistem"e bağlanıyor. Heceler benzeşse de böylesi koalisyonun yaşaması mümkün değil. Öte yandan bir sol organizasyonla yola çıkılmıştı. Hadi buna "Sosyal demokrasi" diyelim. İngiltere'de Demir Leydi'nin -Margaret Thatcher- seçim başarısı ilk çatlağı oluşturdu. Sonrasında diğer sarsıntılar devam etti. Bizim "eski tüfek" yazar ve akademisyenlerin ters yorumladıkları AB'deki göçüşün görünen yüzüydü. Özetle bu Avrupa, sömürgeleri olmadan Voltran'ı oluşturamaz. "Gölgelerin Gücü Adına" diyemez.

Benim ömrüm yetmez ama, Avrupa Birliği'nin sembolik tabutla uğurlanmasına çok yaklaşıldı. Dönüşümlü iktidarla yönetilen üyeler bir süre daha direnir. Koalisyoncular, başta Hollanda olmak üzere çok uluslu şirketleriyle ayakta kalmaya çabalar. Sonunda da yıkılıp giderler.

Sömürülen olduk

Sıra bize gelince, dikkatli olmak zorundayız. Bıraktık sömürge sahibi olmayı kıyılarımızın uzantısı kayalıkları bile ekonomisi battı denilen Yunanistan'a hediye ediyoruz birer birer. Ahmet Takan arkadaşım yıllardır bunları yazıyor. Belge ve fotoğraflarla ortaya koyuyor. Tık yok. Yüzerek ulaşacağımız topraklarımızda "Yunan askeri üsleri" kuruldu. Yetmedi kilise bile inşa ediyorlar. Hükümetin bu umursamazlığından Kınalı, Burgaz, Heybeli ve Büyükada'yı da kaptırırsak şaşırmayacağım.

***

Gökçek'in kini

Uluslararası arenada boğuşurken, bu defa Melih Gökçek'le gündem oluşturuyoruz. Ankara Belediye Başkanı için "Ondan korkmayan taş olur" dediğimi hatırlayın. Bülent Arınç'a yine vurmaya başladı. Ak Parti'nin eski ağır topunun "Ankara'yı Fetöcülere parsel parsel sattı" iddiasını bir türlü unutamıyor. Şimdi de gelmiş geçmiş "en büyük fırıldak" Hüseyin Gülerce'yi işaret göstererek konuştu. Gezi Olayları sırasında "Arınç'ın Başbakanlığının tezgahlandığını" ileri sürdü. Çıkışın zamanlaması ilginç. Tam Ak Parti küskünlerinin yeni siyasi oluşum kuracağı haberleri konuşulurken. Melih Gökçek, yanlış tavrında ısrar ederse kaybeden olacaktır. Bu konu "deprem bombası" sallamalarına benzemez. Bülent Arınç'ı sevenlerin sayısı Gökçek sempatizanlarına 100 tur atar. Yerinde olsam Abdullah Gül'ün "abisi" ile hiç uğraşmam.

***

Kader akşamı

Beşiktaş bugün Olimpiakos önünde tur arayacak. Kendi saha ve seyircimizle hedefe yakınız. Ancak sorunlu futbolcu sayısı fazla. Yine de sahaya çıkacakların arzu edilen skoru elde edeceklerine inanıyorum. Dikkat edin tek bir gün "Şenol Güneş iyi Hocadır" diye yazmadım. Dilerim beni yanıltır.

...

90'A'da iki önemli gerçek vurgulandı. Biri kalecilerin "6 saniyede topu elden çıkarma kuralı". Bir türlü uygulanmadığından şikayet edildi. Futbolumuzun hakemler tarafından bu hale getirildiği işlendi. Diğer tartışma konusu ise Aykut Kocaman'ın hangi takımı çalıştıracağı idi. Güven Taner'in üstüne basa basa söylediği Konyaspor'un Kocaman'la başarısız olduğuydu. Fenerbahçe'de ne yapabileceğini şüphe ile karşıladığını anlattı.

...

Juventus-Porto maçını yine TRT-1'den izledik. Açık yayın rahat. Bu defa da futbol kalitesi düşüktü. Yine de izlenme payı fena değildi.

Yazarın Diğer Yazıları