Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Serap BESİMOĞLU

Serap BESİMOĞLU

Sonsuza kadar

Gerçeği hayallerle süsleyip aklımıza kazıyan, hatta aynı hayalleri gördüğümüz düş gibi yaratmamıza olanak sağlayan, belki de düşüncenin çok ötesinde yüreğimizi de aklımızla birlikte götüren modern zamanların en iyi masalcılarından Susanna Tamaro’yu bir dönem Türkiye’de de yazım dünyasını çok meşgul eden eseri  “Yüreğinin götürdüğü yere git” ile bir çok okuyucumuz tanıyordur. Susanna Tamaro, aklı ve sevgiyi çok güzel buluşturmuş ve zengin hayal gücüyle süsleyen kalemi oldukça güçlü bir masalcı. Aşkın ölüm ile yüzleştiği yeni romanında ise, umut arayışından vazgeçmiyor. Tamaro, 1957 yılında kentsoylu bir ailenin kızı olarak Trieste’de doğdu. Yazmaya ise 27 yaşında başladı. Edebiyat dünyasında tanındığı ilk yapıtı, “Tek ses için” adlı öykü kitabı oldu. İlk kez 1994 yılında yayınlanan  “Yüreğinin götürdüğü yere git” yazarın en önemli çıkış romanıdır. Aylarca liste başı olan roman birçok dile de çevrildi. Hatta 1995’te beyaz perdeye de uyarlandı. Diğer kitaplarından bazıları, “Aklı bir karış havada”, “Anima Mundi”, “Yanıtla beni”, “Rüzgâr ne diyor” adlı öykü kitaplarıdır. Yine bir deneme kitabı olan “Her sözcük bir tohumdur”  2005 yılında yayınlandı. 2006 yılında yazdığı  “Yüreğinin sesini dinle” ise “Yüreğinin götürdüğü yere git”in devamı niteliğindedir. Özellikle şimdi tanıtmak istediğim son romanı “Sonsuza kadar” da işlediği konu, bir peri masalı lezzetinde ama bir o kadar kırılgan ve hüzün dolu.
“Matteo ve Nora, gerçek aşkın sunduğu her şeye sahip, tutku dolu ve mutlu bir çifttir. Evlenerek kutsadıkları aşk onlara bir de David isminde oğul sunar. Bunun yanı sıra başarıyla sürüp giden kariyer ve meslek hayatlarındaki güzel gelişmeler de peri masalını mükemmelleştirir. Her şey yolunda giderken korkunç bir kaza yaşanır. Bu müthiş uyum dünyanın trajik yasaları karşısında yenik düşer. Nora’nın diğer yarısı Matteo bir anda tek başına kalarak içindeki dipsiz boşlukla yaşamaya başlar. Ölümün gerisinde kalan o acı yabancılaşma duygusuna kapılan Matteo, akıntıda sürüklenmektedir. Nora’nın ölümü aşk acısıyla çözülmesi gereken büyük bir bilmeceyi de beraberinde sunar. Kırılganlığımız güce, kader bilgeliğe, trajediler aşka, zifiri karanlık içsel aydınlığa dönüşmüştür. Zamanla doğa yasalarının gizemini keşfeden Matteo, insanların kendilerini bulmak, hayatı tanımak için ziyaret ettiği bir tür keşiş olup çıkacaktır” Duygusal dili ve güçlü kalemi ile Tamaro, bu sıcak yaz günlerinde serin düşler kurduran, hatta her bir okuyucusuna içsel seyahat yaptıran masal tadında bir seçki sunmuş. Bu türü sevenler için kaçırılmaması gereken bir roman diye düşünüyorum. Mutlaka okunmalı.

Yazarın Diğer Yazıları