Soruya bak hizaya gel

Ali Koç dün sabah CNN Türk'te Hakan Çelik'in sorularını yanıtladı; sorular ve cevaplar bakımından ortaya çıkan durum aynı kanalın Muharrem İnce yayınıyla yarışırdı!

Çelik'in, yayın boyunca uğradığı haksızlıkları anlatan, kendisi hakkında kendisine rağmen oluşturulan algının perde arkasını açıklayan, "FETÖ", "transatlantik projesi" ve "siyasete girecek" iddialarını yalanlayan Koç'a yönelttiği bu soru mesleğimiz adına bir zirveydi bence -büyük konuşmayayım ama uzun vadede aşılamaz-:

-Cumhurbaşkanı'yla temasınız oldu mu anlatmak için asıl derdinizi?

Haydaaaa...

Hoppalaa...

Ne alaka!

Bir iş adamı, hakkında "siyasete girecek" diye dedikodu çıktı diye soluğu Cumhurbaşkanı'nın yanında alıp "Aman efendim vallahi iftira, billahi iftira"  diye izahat vermek zorunda mı?

Paşa gönlü isterse girer, istemezse girmez...

Ha velev ki girdi; seçmen belirler akıbetini... Başka kime ne?

Rakibi, siyasetteki tarz ve düzeye özenip "FETÖyle yaftalamaya kalkıştı diye bir telaş saraya koşup öyle olmadığına ikna etmek zorunda mı Cumhurbaşkanı'nı?

Böyle bir "iftira" var; memleketin savcısı, hâkimi de var! Cumhurbaşkanı mı verecek kimin ne olup olamayacağının kararını?

Bir gazetecinin bu ön kabulle "Cumhurbaşkanı'na anlattınız mı" diye sormasına mı yanayım, Ali Koç'un randevu istediğini ama henüz vermediklerini söylemesine mi bilemedim!

Böyle durumlarda acaba tam da layık olduğumuz gibi mi yönetiliyoruz diye düşünmekten alamıyorum kendimi!

***

YA O AMBULANSTA ÖLSEYDİ...

Saadet Partisi, "Pankartlama yapan gençlerimiz, mesnetsiz bir iddia ile MHP'li grubun saldırısına uğradı" diyor.

MHP, "Saadet isimli küçük ve önemsiz partinin mensupları afişlerimizi indirmiş, yoldan geçen arkadaşlarımız müdahale edince sopa ve yumrukla karşılık vermişler, ülküdaşlarımız meşru müdafaa hakkını kullandı" diyor.

AKP, "Saadet Partililere saldırı iddiası hızla soruşturulmalı, sorumlular da mutlaka cezalandırılmalıdır. Saldırıda yaralananlara geçmiş olsun" diyor.

Ankara Valiliği, "Ağır yaralı olarak hastanede bulunan Mehmet Fethi Öztürk'ün gözaltına alınacağını" duyuruyor.

Bu nasıl iş ki bir Allah'ın kulu da "hareket etmesine izin verilmeyen ambulans"tan söz etmiyor?

Ankara'da SP'liler ile MHP'liler arasında çıkan kavgada ağır yaralanan Saadet Partisi Milletvekili Adayı Öztürk'ün kardeşinin, ambulansın etrafını saran ve hastaneye yollamak için "talimat" bekleyen polislere "Adam ölsün mü abi... Gözünüzü seveyim çoluğunuz çocuğunuz yok mu abi... Sizin kardeşiniz yok mu?" diye ağlaya ağlaya yalvarıp yakardığı o görüntüler kimsenin mi vicdanına dokunmadı?

İçinde ağır yaralı bulunan bir ambulansın "siyasi nedenlerle" hareket edememesi ne demek;

Herkesi geçtim Türk hekimlerinin ayaklanması gerekmez miydi?

Tehditle, yumrukla, taşla, sopayla sindiremediğiniz insanları "ölümle imtihan etmek" ne demek?

Kimsiniz ya siz?

Bu "cinayete tam teşebbüs" karşısında kimse silkelenip "Ne yapıyoruz biz böyle?" diye kendine gelmedi mi?

Mehmet Fethi Öztürk ölseydi, kavgayı kimin başlattığının bir önemi olacak mıydı yani?

Seçmenlerin ülkenin kim tarafından ve nasıl yönetilmesini arzuladıklarını beyanından başka bir şey olmayan "seçim"i, kitlelerin zihnine "savaş" diye kodlayanlar "kazanmış" mı sayacaklardı kendilerini?

***

AKŞENER BİR MİTİNG DE ORADA YAPSIN

Muharrem İnce, 17 Mayıs'ta, Amasya'da "Konuşmamı canlı yayında vermeyen kanalların önünde haftaya miting yapacağım" dedi; haftası dolmadan ekranlar İnce'ye açılıverdi...

Şimdi o mitingi Meral Akşener yapmalı bence;

Akşener yapısındaki bir siyasi aktörün, mitinglerini kamuoyuna göstermemekte, söylediklerini duyurmamakta, iddiasını gizlemekte ısrar eden kanallardan herhangi birinin (veya Ankara Temsilciliğinin) önünde bir "Hür Basın Mitingi" yaptığını düşünsenize; hatta bunun kampanyanın en büyük mitingi olduğunu...

Bakalım o kanallar kapılarının önüne kadar gelen demokrasiden nereye kaçacaklar?

***

SORU-YORUM

Beyannamenin içeriğine birkaç başlık dışında itirazım yok aslında da gerçekten anlamadığım için soruyorum: Yeni sistemde ülkeyi Cumhurbaşkanı tek başına yöneteceğine, bakanları TBMM dışından atayacağına göre, MHP de kendisi bir Cumhurbaşkanı adayı çıkarmadığı, bakanlık talebi bulunmadığını açıkladığı ve AKP'nin adayını desteklediğine göre, AKP'nin de kendi seçim beyannamesi olduğuna ve adaylarının kazanması halinde ülkeyi doğal olarak kendi beyannamesine göre yöneteceğine göre; MHP niye bir seçim beyannamesi hazırladı ki?..

Yazarın Diğer Yazıları