Sosyal devlet çöküyor

Son yıllarda “Sosyal Güvenlik Kurumu’nun” yapısının ve işleyişinin değiştirilmesi ile ilgili yapılan tartışmalara dikkat edildiğinde, iktidarı muhalefeti birlikte ağız ucu ile de olsa, Kurum’daki sorunların tümünün sorumlusunun mevcut iktidar olmadığı, geçmişten bu yana yapılan popülist politikaların bir sonucu olarak bugünlere gelindiği itiraf edilmekte.
Fakat yapılan tüm bu itiraflara rağmen Sosyal Güvenlik Kurumu’nun zararları bir türlü minimize edilememekte ve Kurumun borcu ve bütçe açığı her geçen yıl biraz daha artış göstermekte. Bu borç artışlarının en başta gelen sebebi olarak “ödenmeyen prim borçları” gösterilse de aslında geçek öyle değil. Çünkü “kayıt dışı ekonominin” hakim olduğu ülkemizde, tarım ve turizm sektörleri başta olmak üzere çalışanların “emek sömürüsü” Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın bir türlü çıkarmadığı “saat ve yaşa göre ücret ödemesi” kanun boşluğundan dolayı büyük ölçüde Kurum zarar etmektedir.
Her lafın başında “Avrupa Birliği Uyum Yasaları’ndan” bahsedenler her nedense konu özellikle “çalışanların ücret ödemeleri” ile ilgili yasal değişikliklere gelince bir türlü bu konuda adım atmamaktalar. Bu bile aslında tek başına ülkemizde AB deyip yatan AB deyip kalkan “sermaye ağalarının” aslında gerçekten de AB standartlarında bir Türkiye hedeflerinin olmadığını göstermektedir.
AB dinsel anlamda bir “Hıristiyan Birliği” olmakla birlikte, gerçekte “üreten bir birlik” olarak görülmelidir. Üretimin olmadığı bir yerde yalnızca tüketime dayalı bir ekonominin iflas edeceğini bilen Avrupa, gelişmekte olan ülkelere “özelleştirme propagandasını” ihraç edip o ülkelerin üretim merkezlerini ele geçirir iken, kendi ülkesindeki özelleştirmeleri tasvip etmiyorlar veya büyük oranda hisselerin kendi ülke şirketlerinin ellerinde kalmasını sağlıyorlar.
Türkiye’deki hükümet etme mantığı bu şekli ile devam ettirildiği sürece, Sosyal Güvenlik Kurumu hiçbir zaman Avrupa standartlarını yakalayamayacaktır. Elindeki üretim kalemlerini kaybeden Türkiye, yabancıların eline geçmiş üretim merkezlerinde çalışan vatandaşlarının haklarını ne derece sahiplenip çalışanların haklarını koruyabilecektir. Ülkenin  “ucuz emek cenneti”  haline getirilmesinden başka bir işe yaramayan  “özelleştirmeler sonucunda” işsizlik sayısı her geçen gün artar iken, Sosyal Güvenlik Kurumu’nun yaptığı son değişiklikle, çalışanlar artık bundan sonra daha fazla ezilecekler. Çalışması sona erdikten sonra on gün daha Sağlık Hizmetleri’nden yararlanabilecek olan çalışanların, işveren karşısında elleri bundan sonra daha da zayıf olacak, sigortalılık süresini biraz daha uzun tutabilmek için çalışanlar işverenler ile değişik pazarlıklara girişmek zorunda kalacaklardır.
Zaten emeğinin karşılığını alamayan çalışanlar, sırf bakmakla yükümlü oldukları çoluk çocuklarının sağlık hizmetlerinden yararlanabilmeleri uğruna üç kuruş aylıkla çalışmak zorunda bırakılacaklar.
İşte bu nedenle, Anayasamızda her ne kadar Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin “Sosyal Hukuk Devleti” olduğu yazıyor olsa da, gerçekte bu yasal değişikliklerle Sosyal Devlet İlkesi ortadan kaldırılmış demektir.
Yaz sezonunda altı ay çalışan ve geri kalan altı ayda hiçbir güvencesi olmayan tarım ve turizm sektörü çalışanları da bu uygulamanın en büyük mağdurları olacaklardır.

Yazarın Diğer Yazıları