Sosyal facia

21 yıldır Hollanda'da yaşayan Semih T.'nin Sabah'ın 7'sinde telefonu çalar.

Önce açmak istemez ama numaraya baktığında Türkiye 212'li bir numaradır.

Korku ile açar, Türkiye ile Hollanda arasındaki saat farkından dolayı yarı uykulu, yarı öfke ve kızgın bir sesle "buyurun" der.

Arayan sert bir şekilde isim doğrulaması yaptıktan sonra Bekir T.'yi tanıyıp tanımadığını sorar. Önce hatırlayamaz ama sonra Türkiye'deki amca oğlu olduğunu çıkartır.

Karşıdaki ses tehditkâr bir şekilde konuşmaya devam eder.

"Bekir T.'nin bankaya 12 bin lira borcu var ödemiyor. Bunu eğer o ya da siz ödemezseniz Türkiye'ye girişinize yasak konulacak ve Hollanda'daki maaşınıza el konulacak. Paranın 24 saat içinde ödenmesi lazım."

Semih T. lanet olsun diyerek bu parayı verilen hesap numarasına gönderir.

Türkiye'ye geldiğinde amcası oğlunu bulur ve olayı biraz sitem biraz kızgınlıkla anlatır.

Amca oğlu şoke olur. Çünkü söz konusu borç 12 bin lira değil 8 bin liralık kredinin son taksiti olan bin liradır.

İşsiz kaldığı için ödeyemez.

Banka bu bin lira alacağı varlık şirketine yüzde 5'i fiyatına sadece 50 liraya satmıştı. Varlık şirketi ise bunu faize faiz işleterek üstüne avukatlık ve icra masrafları da ekleyerek 12 bin lira olarak tahsil eder...

İkinci olay Samsun'da gerçekleşir.

Bir varlık şirketinin tahsilatçısı avukat, şehirdeki işsiz gençlerden oluşan bir çağrı merkezi kurar. Ellerine tahsilat listesini verip değişik yöntemlerle tahsil edilmesini ister. Borçlular gece dahi telefonla taciz edilir. Arka planda polis telsizi sesleri kullanılarak, "gece evden almakla" tehdit ederler. Bankaya borçlu G.İ., savcılığa giderek şikâyette bulunur. Avukat olayı çalışanların üzerine atar.

***

Burada sadece iki olayı anlattım.

Daha yüzlerce değil binlerce kötü, dahası kâbus gibi örnekler var.

Bankaların sadece yüzde 5 ile sattığı alacaklar tam bir sosyal faciaya neden olmuş durumda.

İlk kez bir siyasi parti, seçilmesi halinde bu borçları sileceğini açıkladı.

İYİ Parti'nin bu vaadi bana göre şu ana kadar tüm siyasi partilerin açıkladığı projeler arasında en iyisi. Yapılmayacak bir şey değil. Bu borçlar zaten bankaların bilançosundan çıkmış. Türkiye'nin en büyük bankası 695 milyon liralık alacağını varlık şirketine 40 milyon liraya sattı. Bu parayı varlık şirketi değil de devlet verebilirdi. 40 milyon çok büyük bir para değil ama onun içinde on binlerce dram var. İşsiz kaldığı için borcunu ödeyemeyenler, hasta olduğu için çalışıp kredi kartını ödeyemeyenler ve daha yüzlerce acı ama gerçek yaşam öyküleri var.

AKP politikası hane halkı borçlanmasını adeta patlattı.

Ekonomist Hakan Özyıldız, genel borç yükü yerine evlerde neler olup bittiğine, ailelerin borçlanma durumunun seyrine odaklanmayı tercih ettiği, 5 Haziran tarihli yazısında, Merkez Bankası verilerine işaret ediyor. O verilere göre, 2013 yılı Eylül ayında 359 milyar lira olan hane halkı borcu, bu yılın mart ayında 575 milyar liraya ulaşmış.

Özyıldız, korutan tabloyu şöyle açıklıyor:

"Borçların tür bazında dağılımına bakarsak; %39'u ihtiyaç kredisi, %37'si konut kredisi. Bireysel kredi kartlarının toplam içindeki payı yüzde 17. Hane halkları en çok ihtiyaç için borçlanıyorlar. İhtiyaç kredileri ile kredi kartlarını beraber ele alınca toplamı %56'yı buluyor.

Karşı taraf bazında dağılım bize en büyük alacaklının yüzde 86'lık oranla bankalar olduğunu gösteriyor. Yanı sıra varlık yönetim şirketlerine olan borçlardaki artış hızı da çok fazla.

Bu rakamlara bakınca şunu söylemek mümkün: Hane halkının borçlarının çoğunluğu, yüzde 63'ü kısa vadeli. Uzun vadeli saydığımız konut kredilerinin vadesi ise 10 yıl."

İktidara kim gelirse gelsin bu sosyal faciayı çözmeli. İYİ Parti'nin bu seçim vaadi gerçekten Türkiye'de çok ciddi bir sorun.

Yazarın Diğer Yazıları