Sosyolojik travmaya ramak kaldı

Türkiye'nin en büyük sorunu olarak günden güne çığ gibi büyüyen terörizm gerçeği, tüm toplumu sarmış durumda... Terör olaylarının topluma yansımaları sosyolojik olarak ciddi kopuşların yaşandığını gösteriyor.

Ülkemizdeki terörizmin sorumlusu PKK'nın, 1990'lı yılların başındaki en büyük amacı Filistin tipi bir halk dayanışmasıyla, devlete karşı yaşamı durdurmak, isyan çıkartmaktı. O dönem terörle mücadelede izlenen yöntemler ve dirayetli duruşla bu eylem metodunu terk etmek zorunda kaldılar, başarısız oldular.

Şimdi çok daha farklı eylem tipleriyle karşımıza çıkıyorlar. Arkalarındaki destek ve lojistik imkânlarla stratejik hareket ediyorlar. Sadece silahla değil, kadrolaşma, propaganda ve toplumu yönlendirme noktasında da etkinliklerini artırmış durumdalar.

Meydan okurcasına hazırladıkları bildirilerle; üniversiteleri, gençleri ve nihayetinde toplumu yalan-yanlış bilgilerle yönlendirebiliyorlar. Örneğin "Cizre'de bodrum kattaki yaralılar" yalanı son bir haftada kaybettiğimiz şehitlerimizden daha fazla konuşuluyor ve tartışılıyor.

"Çocuklar katlediyor" dedikleri kişilerin, elleri silahlı ve bombalı koca koca adamlar olduğu çok geçmeden anlaşıldı. Hatta önceki gün "sokaklarda ölü insanlar yatıyor" diye yaydıkları görüntülerdeki kişilerin, rol yaptığı, çekimden sonra kalkıp yürüdükleri ortaya çıktı.

Ürettikleri bu dezenformasyonla kendi kitlelerini canlı tutup, "dava inancı" oluşturuyorlar... Kullandıkları sosyal medya hesapları ve kadrolarıyla da toplumu yalan yanlış bilgilerle yönlendirmeye çalışıyorlar.

Kendilerine ait bir gençlikleri ve insan öldürmeyi mübah sayan kitleleri var. En tehlikelisi de bu... "Devlet bizi bu hale getirdi" diyerek, gencecik evlatlarımızı pusularla, bombalarla öldürmeyi, kan dökmeyi "doğal" görebilecek kadar vicdansız ve insanlık dışılar.

Sorduğunuzda "ifade özgürlüğü, haklarımızı istiyoruz, devlet bizi katlediyor" gibi basma kalıp ifadeler, sloganlarla kendilerini anlatmaya çalışsalar da fikir dünyalarındaki sığlık açık bir şekilde anlaşılıyor.

***

PKK, kendi kitlesini canlı tutup, sistematik bir şekilde insan öldürmeye, kan dökmeye devam ediyor. Kendi yönlendirdiği kitle kandan beslenerek her geçen gün daha da aymazlaşıyor, korkusuzlaşıyor.

Metroda, otobüste, yolda, uçakta hemen yanı başınızda PKK propagandası yapmaya çalışan kişiler, gruplar türemeye başladı.

Özellikle İstanbul'da bu yapı son derece hızlı bir şekilde yayılıyor. "Türküm" dediğinde başına sopa vurmak için bekleyen zihniyetin, Kürt ırkçılarına gösterdiği müsamaha ile toplumsal kopuş her geçen gün daha da sertleşiyor.

Toplumu her fırsatta karşı karşıya getirerek zihinsel bölünme amacına emin adımlarla yürüyorlar! Örgütün her geçen gün kendisine yeni bir yöntem, taktik ve manipülasyon ortamı bulduğu günümüzde, siyaset kurumunun bu yapıyla mücadelede yetersiz kaldığı net bir şekilde görülüyor.

İktidar sloganik cümleler ve günlük tartışmalarla konuyu sürdürüyor, muhalefet ise sessizliğe gömülmüş kaderlerine razı olmuş durumda olup biteni seyrediyor.

Üniversitede, bölgede, mecliste, hapishanelerde sürekli olarak propaganda yapmaya, örgütlenmeye devam eden bir yapı var. Açılan hendekler, asfalta döşenmiş mayınlar, evlere gizlenmiş teröristler, ağır silahlar, yurt dışından getirilmiş keskin nişancılar...

Canımızı yakıyorlar, geleceğimizi zehirliyorlar, sosyal medyadan, kitle iletişim araçlarından evimizin içine kadar giriyorlar. Kitleleri var, amaçları var. En önemlisi de vicdanları ve insanlıkları yok.

***

Kitlesel gözü dönmüşlük, sosyolojik travmayı her an tetikleyebilir.

Bu tehlikeli gidişin üstesinden gelebilmek için, siyahla beyazın net bir şekilde ayrılması, gri bölgelerde kaçamak oynayanlara karşı uyanık olunması gerekiyor.

Adeta uyuyan, uyutulan siyaset kurumunun da bu süreçte kendini baştan yenileyerek, toplumsal çözülmeye dur diyebilecek kadrolarla yeniden yola çıkması gerekiyor.

Yoksa yarın çok geç olacak!

Yazarın Diğer Yazıları