İkinci Dünya Savaşı sırasında Avrupa’daki Yahudilerden 6 milyonu Naziler tarafından öldürüldü.

Öldürülenlerin 1 milyonu çocuk, 2 milyonu kadındı.

Acımasızca yürütülen soykırımın bir bölümü çeşitli yerlerde kurulan kamplarda yer alan gaz odalarında gerçekleştirildi.

Yahudiler söz konusu kamplara çalıştırılacakları belirtilerek trenlerle götürülürdü.

Trenden ellerinde bavullarla inenlere, “Şimdi duş almanız gerekiyor. Bu nedenle çırılçıplak soyunun” denirdi.

Soyunanların alındıkları üzerinde “Duş” yazan özel salona birkaç dakika içinde çok zehirli bir gaz olan hidrojen siyanür verilirdi.

Bu gaza maruz kalanlar yaklaşık 20 dakika içinde büyük acılar çekerek çırpına çırpına ölürlerdi.

Zehirli hava vakumlu cihazlar kullanılarak temizlenir ve salon trenlerle gelecek yeni gruplar için hazırlanırdı.

Ölenleri de rahat bırakmazlar, ağızlarındaki altın dişleri tek tek sökerlerdi.

Başlangıçta gaz odalarında ölenler toplu mezarlara gömülüyordu.

Sonra bundan vazgeçip onları özel yapım dev fırınlarda (krematoryumlarda) yakmaya başladılar.

Ölüm kamplarının en büyüğü Auschwitz’di. Burada yaklaşık 1 milyon Yahudi can verdi.

Treplinka kampında 870 bin, Belzec kampında 600 bin, Chelmno kampında 320 bin kişi hayatını kaybetti.

Mjdanek, Jasenavac, Sobibor, Maly Trostinets diğer ölüm kamplarıydı. Buralar da yüz binlerce Yahudi’nin sonu oldu.

...

Yakın tarihlerinde böylesine dehşet veren bir trajedi yaşayan Yahudilerin kurduğu İsrail devletinin hukuka, insan haklarına son derece saygılı olması beklenirdi.

Ne yazık ki böyle olmadı.

Yahudiler 1940’lı yıllarda Nazilerin kendilerine uyguladığı zulmün bir benzerini Filistinlilere uygulamaya başladılar.

İşte son olarak Filistinli hasta ve yaralıların tedavi olduğu hastane bombalanıp aralarında çocuklarında bulunduğu 471 masum insan hayattan koparıldı.

Bundan sonra neler olur?

Filistin’in dünya siyaset sahnesine bağımsız bir devlet olarak çıkmasını önlemek ve Filistin halkını başka ülkelere göç etmeye zorlamak amacıyla İsrail’in uyguladığı hukuk dışı insafsız yöntemler şu sonuçları doğuracaktır:

-Filistinlilerin davası tüm devletler tarafından benimsenmese bile tüm dünya halkları tarafından benimsenecektir.

-İsrail, ABD’den aldığı büyük desteğe karşın bulunduğu bölgenin tek hakimi olamayacak, burada tüm dünyaca kabul edilecek bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasını önleyemeyecektir.

-Filistinliler zamanla Hamas gibi radikal unsurlardan kurtulup saygın bir devlet yapısına kavuşacaktır.

-İsrail, “sabıkalı” bir devlet olmanın zorluklarıyla sık sık karşı karşıya gelecektir. Dünyanın dört bir yanına dağılmış Yahudiler de sıkıntılı yıllar yaşayacaktır.

-Yapılacak ilk seçimde ülkenin başını belaya sokan maceracı bugünkü İsrail Hükümeti yerini demokrat ve barışçı bir yönetime terk edecektir.