Sözlü: Masumiyet karinesi göz ardı edilemez!

Sözlü: Masumiyet karinesi göz ardı edilemez!
Adana Büyükşehi rBelediye Başkanı Hüseyin Sözlü, “Belediye Başkanlığı’mda ilk defa görevimle ilgili olarak yargılanıyorum; üstelik, istesem de görevim gereği işleyemeyeceğim, gerçekte olmayan birsuçtan dolayı” dedi.

Timuçin MERT / İSTANBUL

Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Hüseyin Sözlü, Ceyhan Belediye Başkanlığı dönemiyle ilgili iddia edilen suçlamalar nedeniyle yargılanıyor. Bu çerçevede, Adana 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden davada Hüseyin Sözlü hakkında 19 yıla kadar hapis cezası isteniyor. Hakkında suçlamalara ilişkin, kendisini savunan Sözlü, “Üç dönem Ceyhan ilçe, 2014 yılı Mahalli İdareler Seçimi’nden bugün de Adana Büyükşehir olmak üzere, 18 yıldır alnımın akıyla sürdürdüğüm Belediye Başkanlığı’mda ilk defa görevimle ilgili olarak yargılanıyorum; üstelik de, istesem de görevim gereği işleyemeyeceğim, gerçekte olmayan bir suçtan dolayı! ‘Hukuk Devleti’ni Silivri’de katledenler, anlaşılan o ki defin işlemini de Adana Adliyesi’nde yapmak niyetindeler!” dedi. Sözlü savunmasında şu ifadelere yer verdi:

İşlenemez suç, suç değildir!

İddiaya göre, Ceyhan Belediye Başkanlığı’m döneminde yapılan kilit taşı ihalesinde edimin ifasına fesat karıştırmış ve eksik bırakılan işe tam ödeme yaptırmışım. Muayene ve Kabul Komisyonu’nda görevli olmayan Belediye Başkanı için edimin ifasına fesat “işlenemez suç” tur. Hakkımda düzenlenen iddianamede de, komisyonunun kontrolünü yapıp ödemeyi uygun gördüğü hak edişleri imzalamak dışında, başka bir eylemim gösterilememiştir. Anlayacağınız, ben, Belediye Baş- kanı olarak, salt hak edişleri imzalamakla, istesem bile bu suçu işleyemem. Bu basit bir bilgidir ve kişiye, makama göre değişmez; işlenemez suç, suç değildir. Suçu işlemem mümkün değilken, doğal olarak hakkımda suç şüphesini gösteren delil de yoktur. Buna rağmen masumiyet karinesi açıkça göz ardı edilmekte, savcının benim suç işlediğimi ispat etmesi gerekirken, benden suçsuzluğumu ispat etmem istenmektedir. Elinizi vicdanınıza koyun ve söyleyin: Bana suç işlemek için ne yaptığım gösterilmeden, mevzuat gereğince suçu işlemem bile mümkün değilken, ben hangi suçu işlemediğimi, nasıl ispat edeyim?

İhsası rey yapılıyor

Mahkemeler, çözümü özel ve teknik bilgiyi gerektiren konularda bilirkişi raporu alırlar. Benim davamda mahkeme; Şu an başka bir partinin yönetiminde bulunan belediyenin, hukuki yeterliliği olmayan çalışanlarına hazırlattığı idari rapor ve buna dayanarak savcılıkça alınan diğer raporları göz önüne alırken, Ceyhan Asliye Hukuk Mahkemesi’nden alınan bilirkişi raporuna itibar etmemiş, bilirkişi raporu alınması ve en basit davada bile yapılan yerinde keşif talebimi ısrarla reddetmiştir. Oysa Yargıtay’ın, idarenin hazırladığı raporlara itibar edilmeyerek, mahkemelerin adli bilirkişilerden rapor almasına ilişkin birçok emsal kararı vardır. Ve mahkemenin, kanunda açıkça düzenlenmiş bilirkişilik müessesesinin dışına çıkarak, idari raporları adli bilirkişi raporu sayabilme yetkisi yoktur! Anayasamıza göre “Kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulgular, delil olarak kabul edilemez”. Ancak Adana’da yerel mahkeme, uzmanlık alanı olmadığını açıkça kabul ettiği konuda, kanunların dışına çıkarak adli olmayan, taraflı idari raporları göz önüne alıp, lehime olan delilleri toplamamakta ısrar etmektedir. Bunun tek açıklaması, hâkimin ihsası reyde bulunduğudur.

Soruşturma eksik bırakıldı

Mahkemede tanık sıfatıyla dinlenen, idarenin bilirkişi heyeti üyelerinden belediye elemanı Mehmet Sevenol verdiği ifadede açıkça “düzenlenen raporda, inşaatın devam ettiğine ilişkin gerçek duruma yer verilmediğini, bakanlığın projesinden dolayı söküldüğünü bilip kabul ettikleri alanların da yapılmamış, eksik iş alanı olarak gösterildiğini” beyan etmiştir. Buna rağmen mahkeme, raporu düzenleyen tanığın beyanındaki açık yanlış, taraflı ve kasıtlı uygulamayı görmezden gelmeye devam etmiş ve hem bilirkişi, hem de İçişleri Bakanlığı’nın yasal mevzuata uygunluğu gösteren Yeşil Defter belgelerinin getirtilmesi istemimizi reddetmiştir. Bu belgeleri istemediğine göre mahkeme elindeki hatalı ve taraflı olduğu ortaya çıkan rapora dayanarak karar verecek demektir. Mevcut eksik soruşturmayla, hakkımda nasıl adil bir karar verilebilir?

Ama hangi rüşvet!

Yargılamanın “ağır ceza” kapsamına girebilmesi için gerekli sihirli formül ihmal edilmemiş, üzerime bir de “rüşvet” suçu atılmıştır! Ancak... Trajikomiktir ki; iddianamenin herhangi bir sayfasında, şahsıma atılı rüşvet eylemiyle ilgili hiçbir bilgi yoktur! Benim iddia olunan rüşveti nerde, ne zaman, nasıl aldığım gösterilmemiş, bu suçu nasıl işlediğime ilişkin iddianamede bir tek satır bile yer almamıştır. Avukatlarım bu konuda defalarca itirazda bulundular. Kanunlarımıza göre “yüklenen suçun işlendiği yer, tarih ve zaman dilimi”nin iddianamede açıkça belirtilmesi zorunludur. Kişiye bir suçu nerde, ne zaman, nasıl işlediğini göstermezseniz o kişi kendisini nasıl savunacaktır? Aylardır “bana nasıl rüşvet aldığımı söyleyin ben de size savunmamı yapayım” diye sesleniyorum. Karşılığında aldığım yegane cevap “esasa etkili olmadığı”. Bir suçlamada “suç” değilse nedir acaba esasa etkili olan? Bir an için mahkeme, “evet rüşvetle ilgili eylemin, aldığın paralar, nerede, hangi tarih ve zamanda kimden aldığın belli” diyorsa, o zaman bana göstersin; iddianamenin hangi sayfasında ve hangi satırında?

Gizli tanık kararı usulden bozma sebebi Mahkeme, kanunen olayda dinlenmesi mümkün olmayan gizli bir tanığı, yoklukta dinlemeye karar verip, son duruşmada itirazımız üzerine, şimdilik kaydıyla dinlemekten vazgeçmiştir. Gizli tanıkların ancak örgüt dosyalarında ve alt sınırı on yıl olan davalarda dinlenmesi mümkünken, benim davamda nasıl ve hangi dayanakla gizli tanık dinlemek istenmiştir, hukuken izahı mümkün değildir. Kaldı ki, dinlenmek istenen gizli tanık, her nasılsa, 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nin olağan savcısı varken son dakikada bu dosyaya verilen ve girdiği ilk duruşmada yasal şartları oluşmadığı halde tutuklama talebinde bulunan duruşma savcısının yürüttüğü başka bir soruşturmanın da tanığıdır! Buram buram “Ergenekon” yaftalı davadaki “Osmanım” vakası kokan bu garip tesadüfler zincirinin de kahramanı olan savcı, tarafımızdan HSYK’ya şikayet edilmiş durumdadır.

Bunun adı yargısız infazdır

Soruşturmanın başından beri hakkımda yurt dışına çıkış yasağı verilerek adli kontrol uygulanmaktadır. Size şöyle anlatayım: İsnat edilen suçların alt sınır ve infazları hesaplandığında, tutuklanarak cezaevinde kalmam mümkün değildir. Ceza almam halinde bile tutuklanmayacakken, adli kontrol kararını kaldırmamakta direnmek, benim en temel hak ve özgürlüğümün hukuka aykırı olarak kısıtlanmasından başka bir şey değildir. (Aklınıza neden alt sınırdan hesaplıyorsunuz diye bir soru gelirse; yargılama devam ederken, hâkimin alt sınırdan ayrılacağını düşünerek hareket etmesi ihsası reydir. Yargılama sürerken bana ceza vereceğini düşünmesi, benim beraat olasılığımı göz önüne almadığının göstergesidir. Oysa herkesin olduğu gibi benim de masumiyet karinesinden yararlanmak en doğal hakkımdır!) Hükmü “medya mahkemesi” mi verecek? Davanın başından bu yana basında, adli yargılamayı şahsım aleyhinde doğrudan etkilemeye yönelik çok sayıda haber ve yorum çıkmıştır. Bilindiği üzere TCK 279’a göre kamu görevlisinin kamu adına soruşturma ve kovuşturmayı gerektiren bir suçun işlendiğini göreviyle bağlantılı olarak öğrenip de yetkili makamlara bildirme yükümlülüğü vardır. Biz bu haberleri mahkemeye sunduğumuz ve görevini yapması çağrısında bulunduğumuz halde, mahkeme bu yükümlülüğünü neden yerine getirmemiştir? Karar verirken bu yazıları mı temel alacaktır? Son olarak, Adana 6’ncı Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden yargılamamdaki savunma hakkımı ve temel özgürlüklerimi kısıtlayıcı, “hukukun eşitlik” ilkesine aykırı, mahkemenin tarafsızlığına gölge düşüren uygulamalar sonucundaki “reddi hakim” talebimiz de kabul edilmemiştir. Bu davanın hükmü, “FETÖ” denilen yapılanmanın en etkili olduğu dönemde Özel Yetkili Mahkeme Başkanı olarak çalışan, çocuklarını son döneme kadar hâlâ bu yapılanmaya ait olduğu iddia edilen okullarda okutmakta olan, dolayısıyla da hükümetin 15 Temmuz ihanetinden sonra ortaya koyduğu kriterler doğrultusunda “olağan şüpheli” durumdaki bir ağır ceza hakimine bırakılmıştır! İnanıyorum ki... Atatürk Cumhuriyeti, Türk Hukuk Devleti, Türk Milletinin engin feraseti, bir hakimin, üzerindeki şüpheyi gidermek uğruna hukukun temel ilkelerini çiğnemesine, bir muhalefet partisinin belediye başkanını, sadece kendi rüştünü ispat için cezalandırmasına izin vermeyecektir. Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Hüseyin Sözlü’nün savunması böyle. Şimdi kamuoyu, vicdanları sızlatmayacak bir şekilde bu mahkemenin nasıl sonuçlanacağını bekliyor.