Stratejik ortağımız yoktur

Fransa ABD anlaştı mı?

Anlaşır kardeşim.

Suriye'de ne işi var?

Suriye, Fransa'nın eski mandası kardeşim.

                Başka?

Türkiye ile stratejik ortak değil mi?

Sözde öyle kardeşim. Gerçekte Fransa da, Almanya da, İngiltere de, ABD de Türkiye'nin hiçbir şeysi değil.

Ama siyasetçiler böyle söylemiyor. "Stratejik ortağımızdır" diyor.

Derler kardeşim. Onlar her şeyi söyler.

Lakin işin gerçeği böyle değildir.

Herkes çıkarına göre davranır. Daha doğrusu öyle davranmak zorundadır.

Stratejik ortak demek, her iki taraf için vazgeçilmez yüce bir amaç belirledikten sonra el ele verip birlikte ne pahasına olursa olsun yürümek demektir.

Bu sebeple Türkiye'nin stratejik ortağı yoktur.

Bunu yazın bir yere.

Dikkatinizi çekerim. Türkiye'nin böyle bir ortağı yok, ama ABD'nin var. İsrail vazgeçilmez ortaktır mesela. Her yol oraya çıkar.

Hâlâ anlamayanlar anlamalı artık.

Fransa meselesine gelince; çok değil daha dün Türkiye'nin güney bölgesinde işgalciydi. Keza Suriye'nin hamisiydi. Ve aynı zamanda bölgede Kürt, Arap ve Ermeni etnik siyasetinin yönlendiricisi idi. Fransa Ermenilerin de Kürt etnistitenin de vesayetini ta o günlerden üzerinde taşıyor.

Bölge ile ilgisini hiç kesmedi.

Türkiye'ye gelince, Fransa'nın zorunlu rakibi. Tarihsel geçmiş ve bugün ilişkisi birlikte ele alındığında birbiriyle çatıştıracak öğeleri içinde barındırdığı anlaşılıyor. Dolayısı ile Fransa'nın Orta Doğu özelinde Suriye'de bölgesel amaçlarına ulaşmada önündeki tek engel ister istemez Türkiye oluyor.

Neden?

Birincisi, Suriye sınır komşumuz.

İkincisi, tarihsel kökleri itibariyle, Suriye, Selçuklu'dan Osmanlı'ya geçen coğrafyanın üzerinde kurulu da ondan.

Mandater Fransa, sömürgelerinden birini Türklere mücadele ederek bıraktı. Özellikle Asya içlerine Akdeniz ve Suriye'den önemli bir çıkış kapısı olan İskenderun limanının kaybı, Fransız sömürgeciliğinin geri adımlarından biridir. Nitekim Atatürk'ün Hatay'ı Türkiye'ye katması meselesi bu mücadelenin son raundu oldu.

Türkiye kazandı.

Lakin Fransa, öteden beri hem Kürt siyaseti ve hem de Ermeniler üzerindeki vesayetini ülkesinde kurduğu enstitü ve derneklerle sürdürmeyi bırakmadı.  Dolayısı ile Suriye'den kopuk sayılmaz.

                Yine hatırlatmak gerekir ki, 1921 Ankara Anlaşması'yla Fransa, bölgede en büyük kayıpları yaşadı. Eski adıyla Kilikya olarak bilinen, "Anadolu'nun güneyinde Göksu, Seyhan, Ceyhan ırmaklarının suladığı ve Toros Dağları'nın kuşatarak yayıldığı, şimdiki Mersin ve Adana çevresini" kayıp etti.

Haliyle ABD'nin Suriye'de Fransa'ya yer göstermesi ve Fransa Cumhurbaşkanı Macron'un Suriye için bu kadar heyecanlanması, boşuna değil. İzleri çok taze olan bir geçmiş var ortada. Fransa'nın, Suriye'yi 1920-1946 yılları arasında "manda" olarak boyunduruğu altında tutmuş ve sonra kayıp etmiş bir ülke olduğu da hatırlanırsa, konu daha iyi anlaşılır sanıyorum.

Yıllardır süren PKK meselesi de Ermeni meselesi de Türkiye'nin önüne konulan siyasi engel olarak varlığını işte bu ve benzeri ülkelerin çıkar hesaplarına bağlı olarak sürdürüyor.

Bu sebeple stratejik ortağımız yoktur. Sadece kendi çıkarlarımız vardır. Herkes hesabını buna göre yaparsa kazanırız.

Yazarın Diğer Yazıları