Stres (1)

Günümüzün vakası olarak adlandırılan stres, büyük şehirde yaşayanların korkulu rüyası oldu. Şimdi artık stresden kurtulma yolları üzerine kitaplar yazılıyor, konferanslar veriliyor. Pek çok firma hem Türkiye’de, hem dünyada bu konu üzerine çalışıyor. Yeni yollar, sistemler, uygulamalar öneriyor. Pek çok kişi bu uğurda emek veriyor, çalışıyor, araştırma yapıyor. Günümüzde gelişmiş toplumların problemi olarak gördüğümüz stres, hepimizin problemidir. Bu alnda çalışanları bir stresi ortadan kaldırma holdingi olarak düşünebiliriz. Avrupa ve Amerika’da bu işe çok yüksek masraflar harcanmaktadır. Örneğin, geziler, stres atma terapileri, saunalar, jimlastik, aurobik salonları, dans dersleri, yüzme, masaj, yoga, zihin jimnastiği, sohbet grupları ve daha niceleri var. İnsanlar önce kendilerini mutsuz, huzursuz, rahtsız ediyorlar. Sonra da mutsuz, huzursuz, gerginlikten nasıl kurtulacaklarının yollarını arıyorlar. Bu uğurda pek çok para ve enerji sarfediyorlar. İşin bir başka yanı ise bazı ülkeler, uluslar daha kendilerini rahatlatma, stresten kurtulma çalışmalarına hiç mi hiç başlamamışlar. Onlar hala kendilerini mutsuz etme, gerginleştirme, yorma, huzursuz etme, çileden çıkarma ile meşguller. İnsan vucudunun ve beyninin stresten zarar gördüğünü henüz göremiyorlar. Aynen daha bazı ülkelerin doğayı kirletmenin ne kadar tehlikeli bir şey olduğunu anlayamamış olmaları gibi. Doğa, çevre neyse insanın vucudu da odur. İnsan çevresini temiz tutarken, kendisini de temiz ve mutlu tutmalıdır. Bir çocuk şiir yarışmasında ’jüri’ olarak bulunuyordum. Hep çocuklar çevrelerinin kirletilmesinden, çöplerden, artıklardan bahsediyorlardı. Ben de hemen şöyle düşündüm: “Biz çevreyi kirletmeden bahsediyoruz; ama kendimizi, kalbimizi, duygularımızı, fikirlerimizi, düşüncelerimizi, dilimizi temiz tutmaktan hiç bahsetmiyoruz.” Bu yarışmaya yüz elli çocuk katılmıştı. Ne acıdır ki bu çocukların içinde yalnızca üç tanesi kendimizi de, duygu düşünce ve dilimizi, ilişkilerimizi temiz tutmalıyız diye yazabilmişti.

Yazarın Diğer Yazıları